KapsamliYatiliFTR1

Yatılı Fizik Tedavi

Yatılı fizik tedavi; tedavi almak için hastaların belirli bir süre boyunca konakladığı bir tedavi yöntemidir. İnme (Felç) tedavisi, omurilik yaralanması, beyin hasarı, beyin tümörleri, serebral palsi veya Parkinson gibi tedavisi istikrar ve zaman alan hastalıkların tedavisinde önerilmektedir. Yatılı fizik tedavide hastalar, nöroloji uzmanı, iç hastalıkları uzmanı muayenelerinin ardından uzman Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon hekimleri tarafından kişiye özel hazırlanan günlük tedavi programına alınır. Başarılı bir iyileşme süreci için uzman fizyoterapistler, ergoterapistler, dil ve konuşma terapistleri, hemşireler ve diyetisyenler sürece dahil edilir. Yatılı fizik tedavinin temel amacı, hastaların fonksiyonel bağımsızlıklarını artırmak, ağrılarını azaltmak, hareket kabiliyetlerini geri kazanmalarına yardımcı olmak ve günlük yaşamlarını daha kolay hale getirmektir. Bu tedavi genellikle çok disiplinli bir yaklaşım gerektirir ve fizyoterapistler, rehabilitasyon uzmanları, diyetisyenler ve diğer sağlık profesyonellerinden oluşan bir ekibin iş birliği içinde yürütülür. Yatılı fizik tedavi programları genellikle kişiselleştirilmiş olup, hastanın ihtiyaçlarına ve sağlık durumuna göre düzenlenir. Tedavi süresi ve içeriği, hastanın durumuna, tedaviye yanıtına ve hedeflerine bağlı olarak değişebilir. Yatılı fizik tedavi, hastaların sağlık ve iyilik hallerini iyileştirmek ve yaşam kalitelerini artırmak için etkili bir yöntem olabilir. Hastanın günlük yaşam becerilerini yeniden kazanmasına yardımcı olmayı ve bağımsızlığını artırmayı hedefleyen yatılı tedavi programı, hastanın aile üyelerini veya bakıcılarını da tedavi sürecine dahil etme ve gerekli bakım becerilerini öğretme fırsatı sağlayabilir.

Hangi lokasyonlarda yatılı fizik tedavi ve rehabilitasyon hizmeti bulunmaktadır?

Romatem Sağlık Grubu; hastane & klinikleri ile Türkiye’de ve yurtdışında fizik tedavi ve rehabilitasyon hizmeti vermektedir. Samsun, Bursa ve Kocaeli’de fizik tedavi alanında tam teşekkülü hastane statüsünde hizmet veren Romatem, Ankara, İzmir, İstanbul ve yurtdışı merkezlerinde klinik statüsünde tedavi imkanı sunmaktadır.

 

Bursa, Samsun ve Kocaeli’de yataklı fizik tedavi hizmeti ile özellikle nörolojik hastalıkların tedavisinde etkili ve hızlı tedavi sunan Romatem, 2024 yılının ilk çeyreğinde İstanbul’da engellilere özel tasarlanan Konaklamalı fizik tedavi merkezini de hizmete açtı.

İnme (Felç) Tedavisi
Beyin Tümörleri
Omurilik Yaralanması
Beyin Hasarı
Parkinson Hastalığı
Multiple Skleroz (MS)
Serebral Palsi
Ortopedik cerrahi operasyonları sonrası rehabilitasyon

Yatılı fizik tedavi süreci, hastanın ayaktan fizik tedaviye geçiş aşamasında en etkili değerlendirilmesi gereken zamanı kapsar. Bu sebeple yatan hastanın tedavi süreci, bu aşamada oldukça yoğun bir program üzerine tasarlanır.

 

Yatılı fizik tedavi süresi boyunca Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzman Hekimi kontrolünde uzman fizyoterapist, ergoterapist, rehabilitasyon hemşiresi, konuşma – yutma terapisti, solunum terapisti, diyetisyen (beslenme uzmanı) gibi multidisipliner bir ekip ile hasta bir arada çalışır. Hastaya özel hazırlanan günlük tedavi programı (4-5 saatlik) belirlenir. Hastanın programı ilgili uzmanlar kontrolünde uygulanmaya ve hekim tarafından periyodik olarak denetlenmeye – değerlendirilmeye alınır.

Nörolojik hastalıkların tedavisinde yatış süresi ortalama olarak 7 – 8 haftadır. Hastaya özel hazırlanan kişiselleştirilmiş tedavi programı haftalık olarak değerlendirilir. Hastanın kaydettiği ilerleme doğrultusunda yatış süresi güncellenir.

 

Yatılı fizik tedavi süresi her hastalığa ve hastanın mevcut durumuna göre farklılık gösterir. Hastanın durumu stabil hale geldikten sonra taburculuk kararı alınır veya ayaktan fizik tedavi süreci başlatılır.

Nörolojik hastalıkların tedavisinde robotik rehabilitasyon büyük önem taşımaktadır. Robotik rehabilitasyonda düzenli ve yoğun seanslar tedavinin başarısını yüksek oranda artırmaktadır.

 

Yatılı fizik tedavi sürecinde kişiye özel hazırlanan günlük program, klasik fizik tedavi yöntemleri ve robotik rehabilitasyonun en yoğun ve en etkili halini kapsar. 7 / 24 doktor ve uzman fizyoterapist gözetiminde gerçekleşen tedavi iyileşme sürecini iki katı hızlandırarak daha güvenilir hale getirir.

 

    • Yatılı fizik tedavi için uygun durumda olduğunu düşünen hasta, muayene öncesi tıbbi durumu hakkında bilgi içeren rapor, görüntüleme tetkikleri ve belgeleri değerlendirilmek üzere tarafımıza iletir.

 

    • Doktorun hastayı değerlendirmesi ardından, hastanın mevcut durumu, tahmini yatış süreci ve doktorun rehabilitasyondan beklentisi hakkında hasta yakınlarına bilgi verilir.

 

    • Yatılı fizik tedavi programı hastaya özel kişiselleştirilerek hasta & hasta yakınlarına bildirilir.

 

    • Yatışına karar verilen hastanın tüm ihtiyaçlarına göre gerekli adımlar hastane yönetimi ve profesyonel ekibimiz tarafından organize edilir.

 

Kronik Bel Ağrısı

İnflamatuar Bel Ağrısı

Bel ağrısı, günlük hayatımızı etkileyebilen ve yaşam kalitemizi düşürebilen yaygın bir sorundur. Fakat her bel ağrısı aynı değildir. Bazı bel ağrıları mekanik nedenlerden kaynaklanırken, enflamatuar bel ağrıları ise omurgadaki iltihaplanmadan doğar. Bu makalede, inflamatuar bel ağrılarının gizemli perdesini aralayacak, size bu özel ağrı türü hakkında kapsamlı bilgiler sunacağız.

Enflamatuar bel ağrısı, omurgadaki iltihaplanmadan kaynaklanan bir bel ağrısı türüdür. Mekanik bel ağrılarından farklı olarak, kronik olma eğilimindedir ve sabahları kalkarken veya uzun süre hareketsiz kaldıktan sonra daha şiddetli olabilir. Enflamatuar bel ağrısı, hareketle genellikle hafifler ve istirahatle veya geceleri kötüleşir.

Enflamatuar Bel Ağrısının Belirtileri

Enflamatuar bel ağrısı, omurga ve eklemleri etkileyen romatizmal hastalıklardan kaynaklanan bir ağrı türüdür. Ağrı ve tutukluk, belde, kalçaların arka kısımlarında, sırtta ve boyunda yaygın olarak hissedilir.

Enflamatuar bel ağrısının en yaygın belirtileri şunlardır:

  • Ağrı
  • Tutukluk
  • Sertlik
  • Yorgunluk
  • Ateş
  • Şişlik
  • Kızarıklık

Enflamatuar Bel Ağrısının Nedenleri

Enflamatuar bel ağrısı nedenleri şunlardır:

Inflamatuar bel ağrısı hangi hastalık?

Enflamatuar bel ağrısı, omurgayı ve eklemleri etkileyen romatizmal hastalıklardan kaynaklanan bir ağrı türüdür. Ağrı ve tutukluk, belde, kalçaların arka kısımlarında, sırtta ve boyunda yaygın olarak hissedilir. Bu ağrının altında yatan birçok hastalık olabilir.
  • Ankilozan Spondilit: Omurgadaki eklemlerin iltihaplanması ve kemikleşmesi ile karakterizedir. Genellikle genç erişkinlerde başlar ve erkeklerde daha sık görülür. Ağrı ve tutukluk bel, kalça ve sırtta hissedilir, sabahları daha şiddetli olabilir. Yorgunluk, ateş ve gözlerde kızarıklık da eşlik eder.
  • Romatoid Artrit: Eklem iltihabına neden olan otoimmün bir hastalıktır. Her yaşta ortaya çıkabilir ancak orta yaşlarda daha sık görülür. Kadınlarda erkeklere göre daha yaygındır. Eller, bilekler, ayaklar ve dizlerde ağrı, şişlik ve tutukluk görülür. 
  • Psoriatik Artrit: Psoriyazis hastalarında görülen bir artrit türüdür. Psoriyazis plakları ile birlikte eller, bilekler, ayaklar, dizler ve omurgada ağrı, şişlik ve tutukluk görülür.
  • Enteropatit Artrit: Crohn hastalığı veya ülseratif kolit gibi inflamatuar bağırsak hastalıkları ile ilişkili bir artrit türüdür. Dizlerde, kalçalarda ve omurgada ağrı, şişlik ve tutukluk görülür. İshal, karın ağrısı ve kilo kaybı da eşlik eder.
  • Reaktif Artrit: Chlamydia veya Salmonella gibi bir enfeksiyondan sonra ortaya çıkar. Enfeksiyondan birkaç hafta sonra başlar ve genellikle büyük eklemleri (dizler, kalçalar) etkiler. Ağrı, şişlik, kızarıklık ve sıcaklık artışı görülür.

İnflamatuar ağrı özellikleri

İnflamatuar ağrı, doku hasarı veya enfeksiyona yanıt olarak vücudun doğal bir tepkisidir. Ağrı, iltihaplanma sürecinin bir parçası olarak iltihaplanmış bölgeden sinir sinyalleri beyne gönderildiğinde hissedilir.
  • Bölgeseldir: Ağrı, iltihaplanan bölgede hissedilir. 
  • Zonklama veya sızlama şeklindedir: Ağrı keskin ve bıçak saplanır gibi değil, daha ziyade zonklama veya sızlama şeklindedir.
  • Dinlenmeyle artar: Hareket genellikle ağrıyı hafifletirken, dinlenme veya hareketsizlik ağrıyı artırır.
  • Sabahları tutulma: Özellikle sabahları kalktıklarında eklemlerde katılık ve tutulma hissedilir. 
  • Yorgunluk: İnflamatuar ağrı, genel bir yorgunluk ve halsizlik hissine yol açar.
  • Ateş: Bazı durumlarda, iltihaplanma ateşle de birlikte olabilir.

Mekanik ağrı inflamatuar ağrı farkları

Mekanik ve inflamatuar ağrı, her ikisi de yaygın olan ve yaşam kalitesini önemli ölçüde etkileyebilen iki ağrı türüdür. Temel nedenleri, semptomları ve tedavileri bakımından önemli farklılıklar gösterirler.

Mekanik Ağrı

  • Nedenler: Kas, tendon, bağ veya eklem gibi dokularda hasar veya tahrişten kaynaklanır. Bu hasar, bir yaralanma, aşırı kullanım veya yanlış hareket gibi çeşitli faktörlerden kaynaklanabilir.
  • Semptomlar: Ağrı genellikle keskin ve bıçak saplanır gibidir ve belirli hareketlerle veya aktivitelerle tetiklenir. Dinlenme ile genellikle hafifler.
  • Tedavi: Mekanik ağrının tedavisi genellikle dinlenme, buz uygulaması, kompresyon ve bandaj gibi evde uygulanabilecek yöntemleri içerir. Ağrı kesici ve iltihap önleyici ilaçlar da reçete edilebilir. Fizik tedavi, kasları ve eklemleri güçlendirmeye ve esnekliği artırmaya yardımcı olabilir. Daha ciddi durumlarda cerrahi gerekebilir.

İnflamatuar Ağrı

  • Nedenler: İltihaplanmadan kaynaklanır, bu da vücudun bağışıklık sisteminin enfeksiyon veya yaralanmaya karşı tepkisidir. Artrit, tendinit, bursit ve fibromiyalji gibi birçok farklı durum iltihaplanmaya neden olabilir.
  • Semptomlar: Ağrı genellikle zonklama veya sızlama şeklindedir ve dinlenme ile artar. Sabah tutulması, eklem şişliği ve kızarıklığı gibi diğer semptomlar da görülebilir.
  • Tedavi: İnflamatuar ağrının tedavisi, altta yatan iltihaplanmayı ele almayı amaçlar. Nonsteroid anti-enflamatuar ilaçlar (NSAID’ler), kortikosteroidler ve hastalık modifiye edici ilaçlar (DMARD’lar) gibi çeşitli ilaçlar kullanılabilir. Fizik tedavi ve egzersiz de yardımcı olabilir.

İnflamatuar Bel Ağrısı Tedavisi

İnflamatuar bel ağrısının tedavisi, ağrının nedenine ve şiddetine bağlı olarak değişebilir. İnflamatuar bel ağrısının altında yatan temel nedenler arasında bel fıtığı, ankilozan spondilit, romatoid artrit gibi durumlar bulunabilir. İşte bu tür bel ağrısının tedavisi için yaygın olarak kullanılan yöntemler:

  1. İlaçlar: Nonsteroidal anti-inflamatuar ilaçlar (NSAID’ler) gibi ağrı kesiciler ve anti-enflamatuar ilaçlar, ağrı ve inflamasyonu azaltmaya yardımcı olabilir. Doktorunuzun yönlendirmesiyle bu ilaçları kullanmalısınız.

  2. Fizik Tedavi: Fizyoterapistler, bel ağrısını hafifletmek ve hareket aralığını artırmak için egzersizler, germe teknikleri ve masaj gibi tedaviler önerebilirler.

  3. Soğuk ve Sıcak Tedavi: Soğuk kompresler ve sıcak uygulamalar, bel ağrısını hafifletmede yardımcı olabilir. İnflamasyonu azaltmaya ve kasları rahatlatmaya yardımcı olabilirler.

  4. Duruş ve Hareket Değişiklikleri: Doğru duruş ve bel hareketleri, bel ağrısını azaltmaya ve gelecekteki yaralanmaları önlemeye yardımcı olabilir.

  5. Koruyucu Egzersizler: Bel güçlendirme egzersizleri, belinizi desteklemeye ve stabilitesini artırmaya yardımcı olabilir.

  6. Enjeksiyon Tedavisi: Bazı durumlarda, doktorlar kortikosteroid enjeksiyonları veya epidural enjeksiyonlar gibi yerel tedaviler önerebilirler. Bu enjeksiyonlar, ağrıyı azaltmaya ve inflamasyonu kontrol altına almaya yardımcı olabilirler.

  7. Cerrahi: Nadir durumlarda, bel ağrısı cerrahi müdahale gerektirebilir. Bu genellikle bel fıtığı gibi belirli bir nedenin varlığında veya diğer tedavilere yanıt verilmemesi durumunda düşünülür.

İnflamatuar bel ağrısı tedavisi, genellikle birden fazla yöntemin bir kombinasyonunu içerir ve her hasta için farklılık gösterebilir. Bu nedenle, belirtilerinizi ve tedavi seçeneklerini değerlendirmek için bir doktora danışılmalıdır.

Enflamatuvar spondilopatiler tedavisi

Enflamatuar spondilopatiler, genellikle romatoid artrit, ankilozan spondilit gibi otoimmün hastalıkların bir sonucu olarak ortaya çıkan belirli bir grup inflamatuar durumu tanımlar. Tedavi genellikle semptomları yönetmeyi, hastalığın ilerlemesini yavaşlatmayı ve yaşam kalitesini artırmayı amaçlar. Tedavinin ana hedefleri arasında ağrıyı azaltmak, eklem sertliğini hafifletmek, hareket aralığını artırmak ve enflamasyonu kontrol altına almak bulunur. Bu amaçla, nonsteroidal anti-inflamatuar ilaçlar (NSAID’ler) gibi ağrı kesiciler ve anti-enflamatuar ilaçlar sıklıkla kullanılır. Bazı durumlarda, daha güçlü immünosupresif ilaçlar veya biyolojik tedaviler reçete edilebilir. Fizik tedavi ve egzersiz programları, eklem esnekliğini artırarak ve kas gücünü geliştirerek semptomların yönetimine yardımcı olabilir. Ayrıca, hastalığın ilerlemesini kontrol etmek ve eklemlerdeki hasarı en aza indirmek için düzenli takip ve izlem önemlidir. Bu nedenle, enflamatuar spondilopatilerin tedavisi, multidisipliner bir yaklaşımı gerektirir ve her hasta için bireyselleştirilmiş bir planlamayı içerir. Tedavi planının belirlenmesinde hasta-odaklı bir yaklaşım benimsenmeli ve hasta eğitimi ve destek de önemli bir rol oynamalıdır.

ankilozan spondilit

Ankilozan Spondilit Nedir? Belirtileri ve Tedavisi

Ankilozan spondilit (AS), omurgayı ve diğer eklemleri etkileyebilen kronik bir iltihaplı hastalıktır. Omurganın bambaşka bir kemik gibi görünmesine neden olabilen omurgadaki kemiklerin füzyonuyla karakterize edilir.

Ankilozan Spondilit Nedir?

Ankilozan spondilit (AS), sıklıkla “bamboo spine” olarak adlandırılan belirgin sırt kamburluğu ile karakterize edilen bir romatolojik bir durumdur. AS, genellikle omurga ve pelvik eklemlerde ağrı, sertlik ve hareket kısıtlılığı ile karakterizedir.

Ankilozan Spondilit Belirtileri

Özellikle sabahları belirgin olan ve hareketle hafifleyen ağrılar.

Omurganın uzunlamasına kambur bir şekilde esnekliğini kaybetmesi.

Sabahları yataktan kalktığında veya uzun süre oturduktan sonra sertlik hissi.

Kalça ve pelvik bölgede ağrı ve sertlik.

Kalça, diz, omuz gibi büyük eklemlerde ağrı ve hareket kısıtlılığı.

Bu semptomlardan herhangi birini yaşıyorsanız bir uzman hekime görünmenizde fayda var.

Ankilozan spondilit kimlerde görülür?

AS’nin kesin nedeni bilinmemekle birlikte, genlerin ve çevrenin bir kombinasyonundan kaynaklandığı düşünülmektedir.

ankilozan spondilit
ankilozan spondilit

AS’ye sahip olma riski daha yüksek olan kişiler şunlardır:

  • HLA-B27 geni olan kişiler: HLA-B27, bağışıklık sisteminin bir parçası olan bir proteindir. AS’li kişilerin yaklaşık %90’ında HLA-B27 geni vardır. Ancak HLA-B27‘ye sahip olan herkes AS’ye yakalanmaz.
  • Ailesinde AS öyküsü olan kişiler: Ailesinde AS öyküsü olan kişilerde hastalığa yakalanma riski daha yüksektir.
  • Beyaz ırktan olan kişiler: AS, beyaz ırktan kişilerde diğer ırklardan daha yaygındır.
  • Erkekler: AS erkeklerde kadınlardan daha çok karşılaşılmaktadır.

Ankilozan Spondilit Tanısı

AS tanısı koymak zordur. Çünkü semptomlar diğer romatizmal hastalıklara benzer olabilir. Tanı koymak için doktorunuz aşağıdakileri yapacaktır:

  • Tıbbi geçmişinizi ve semptomlarınızı sorgulayacaktır.
  • Fizik muayene yapacaktır.
  • Kan testleri ve görüntüleme testleri isteyecektir.

Tanı Kriterleri:

AS tanısı koymak için kullanılan bir dizi kriter vardır. En yaygın kullanılan kriterler şunlardır:

Modifiye New York Kriterleri: Bu kriterler, aşağıdakilerden en az 4’ünün varlığını gerektirmektedir.

    • 3 aydan uzun süredir bel ağrısı
    • Sakroiliit (sakroiliak eklemlerin iltihabı)
    • Omurganın esnekliğinde azalma
    • Göğüs kafesinin genişlemesinde azalma
    • HLA-B27 geni

Tanı Konulduktan Sonra

AS tanısı konduktan sonra, doktorunuz semptomlarınızı yönetmek ve hastalığın ilerlemesini yavaşlatmak için bir tedavi planı geliştirecektir. Tedavi planı, ilaçlar, fizik tedavi ve cerrahi gibi çeşitli tedavileri içerebilir.

AS’nin Erken Tanısı Neden Önemlidir?

AS’nin erken teşhisi ve tedavisi, hastalığın ilerlemesini yavaşlatmaya ve semptomları yönetmeye yardımcı olabilir. Erken tedavi, aşağıdakileri önleyebilir:

  • Omurgada kalıcı hasar
  • Eklemlerde deformite
  • Hareket kısıtlılığı
  • Fonksiyonel yetersizlik

AS’niz olduğunu düşünüyorsanız, doktorunuzla konuşmalısınız. Erken tanı ve tedavi, yaşam kalitenizi korumaya yardımcı olacaktır. Bu yüzden bir sağlık kuruluşundan yardım alın.   

Ankilozan spondilit nedenleri

AS geliştirme riskinizi artırabilecek en önemli faktör, HLA-B27 geni olarak bilinen bir gendir. HLA-Bankilozan spondilit tedavisi romatem27, bağışıklık sisteminizin işleyişine yardımcı olan bir proteindir. Ancak HLA-B27 genine sahip olan herkes ankilozan spondilit geliştirmez. Aslında HLA-B27 genine sahip kişilerin sadece %5-10’u hastalığı geliştirir.

Ankilozan spondilit geliştirme riskinizi artırabilecek diğer genler de vardır. Ancak bunlar HLA-B27 kadar önemli değildir.

Çevresel faktörler

Çevresel faktörlerin de ankilozan spondilit gelişiminde rol oynayabileceğine inanılmaktadır. Bu faktörlerden bazıları şunlardır:

Enfeksiyonlar

Bazı enfeksiyonlar, AS geliştirme riskinizi artırabilir. Bu enfeksiyonlardan bazıları şunlardır:

    • Salmonella
    • Shigella
    • Yersinia

Bağırsak iltihabı

Crohn hastalığı veya ülseratif kolit gibi inflamatuar bağırsak hastalığınız varsa, AS geliştirme riskiniz daha yüksektir.

Travma

Sırtınıza veya omurganıza travma geçirdiyseniz, AS geliştirme riskiniz daha yüksek olabilir.

Ankilozan spondilitin nedenini tam olarak anlamak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç bulunmaktadır.

Ankilozan Spondilit İle Ortaya Çıkabilecek Komplikasyonlar Nelerdir?

AS, omurgayı ve eklemleri etkileyen kronik bir iltihaplı romatizma hastalıktır. Tedavi edilmezse veya yeterince kontrol altına alınmazsa bazı komplikasyonlara yol açabilir.

En Sık Görülen Komplikasyonlar

Omurgada Hasar

Hareket Kısıtlılığı

Kalp ve Damar Hastalıkları

Göz İltihabı

Akciğer Hastalıkları

Yorgunluk ve Depresyon

Kemik Erimesi

Daha Az Görülen Komplikasyonlar:

  • Böbrek Yetmezliği: AS hastalarında nadir de olsa böbrek yetmezliği gelişebilir.
  • Sinir Sıkışması: Omurgadaki iltihap ve deformiteler sinirleri sıkıştırabilir ve nöropati gibi sinir hasarlarına yol açabilir.
  • Amiloidoz: AS hastalarında nadir de olsa amiloidoz adı verilen bir protein birikimi hastalığı gelişebilir.

Ankilozan Spondilit Tedavisi 

AS’nin kesin bir tedavisi olmasa da çeşitli tedaviler semptomları kontrol etmeye, hastalığın ilerlemesini yavaşlatmaya ve fonksiyonel kaybı önlemeye yardımcı olacaktır.

Ankilozan Spondilit Tedavisinin Amaçları

  • Ağrı ve iltihabı azaltmak
  • Hareket kabiliyetini ve fonksiyonelliği korumak
  • Omurgada ve eklemlerde hasarı önlemek
  • Kaliteli bir yaşam sağlamak

Tedavi Seçenekleri

-İlaçlar

    • Nonsteroidal antiinflamatuvar ilaçlar (NSAİİ’ler): Ağrı ve iltihabı azaltmak için kullanılmaktadır.
    • Biyolojik ilaçlar: TNF-alfa inhibitörleri gibi biyolojik ilaçlar, AS’nin ilerlemesini ve omurgada hasarı önlemede etkilidir.
    • Diğer ilaçlar: Kortikosteroidler, immünosüpresanlar ve antidepresanlar gibi diğer ilaçlar da bazı durumlarda kullanılabilir.

-Fizik Tedavi

    • Düzenli egzersiz yapmak, AS’nin semptomlarını kontrol etmeye ve fonksiyonel kaybı önlemeye yardımcı olur.
    • Fizyoterapistler, AS hastalarına özel olarak tasarlanmış egzersiz programları ve diğer fizik tedavi yöntemleri sunabiliriz.

-Cerrahi

    • Nadir durumlarda, omurgadaki deformiteleri veya eklemlerdeki hasarı düzeltmek için cerrahi müdahale gerekmektedir.

Tedaviyi Etkileyen Faktörler

  • Hastalığın şiddeti
  • Hastanın yaşı ve genel sağlık durumu
  • Hastanın diğer tıbbi durumları
  • Hastanın ilaçlara toleransı

Tedavinin İzlenmesi

  • AS tedavisi uzun vadeli bir süreçtir.
  • Hastaların düzenli olarak doktor kontrolünden geçmesi ve ilaçlarının dozunu doktorlarıyla birlikte ayarlaması önemlidir.
  • Hastaların egzersiz programlarını ve diğer tedavi yöntemlerini de düzenli olarak uygulamaları gerekir.

Ankilozan spondilit tedavisinde önemli bir gelişme katedilmiştir. Doğru tedavi ile AS hastaları semptomlarını kontrol altına alabilmektedir.

Ankilozan spondilit teşhisi nasıl olur?

AS’nin erken teşhisi ve tedavisi, hastalığın ilerlemesini yavaşlatmak ve semptomları kontrol etmek için önemlidir.

  • Teşhis Süreci

  • Hasta Öyküsü

  • Fizik Muayene

  • Röntgen

  • Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG)

  • Kan testleri

Teşhis Konması

AS teşhisi için tek bir test yoktur. Doktorunuz, tüm test ve değerlendirmelerin sonuçlarını birlikte değerlendirerek AS teşhisi koyacaktır.

Teşhise Yardımcı Olabilecek Kriterler:

  • 3 aydan uzun süren bel ağrısı
  • Sabah tutukluğu (en az 30 dakika)
  • Ailede AS öyküsü
  • Sakroiliyak eklemlerde iltihap veya hasar
  • HLA-B27 geni pozitifliği

Ankilozan Spondilit İçin Yaşam Tarzı Değişiklikleri Ve Evde Bakım

AS’nin kesin bir tedavisi olmasa da, yaşam tarzı değişiklikleri ve evde bakım uygulamaları semptomları kontrol etmeye, hastalığın ilerlemesini yavaşlatmaya ve genel yaşam kalitenizi iyileştirmeye yardımcı olacaktır.

1. Düzenli Egzersiz Yapın:

AS’nin semptomlarını kontrol etmede ve fonksiyonel kaybı önlemede en önemli faktörlerden biri düzenli egzersizdir. Yüzme, bisiklete binme ve yoga gibi düşük etkili egzersizler önerilir. Egzersiz programınızı başlatmadan önce doktorunuza danışmayı unutmayın.

2. Sağlıklı Beslenin:

Dengeli ve sağlıklı bir beslenme, genel sağlık durumunuzu iyileştirmeye ve iltihapla savaşmaya yardımcı olabilir. Bol meyve, sebze, kepekli tahıllar ve yağsız protein içeren bir diyet tüketmeye özen gösterin.

3. Sigarayı Bırakın:

Sigara içmek AS’nin semptomlarını daha da kötüleştirebilir. Sigarayı bırakmak, genel sağlık durumunuzu iyileştirmek ve AS’nin ilerlemesini yavaşlatmak için yapabileceğiniz en önemli şeylerden biridir.

4. Stresi Yönetin:

Stres, AS’nin semptomlarını tetikleyebilir veya daha da kötüleştirebilir. Yoga, meditasyon veya nefes egzersizleri gibi stres yönetimi tekniklerini uygulamak önemlidir.

5. Yeterli Uyku:

Yeterli ve kaliteli uyku, genel sağlık durumunuzu iyileştirmeye ve yorgunluğu azaltmaya yardımcı olabilir. Yetişkinler için her gece 7-8 saat uyku önerilir.

6. Sıcak ve Soğuk Uygulamalar:

Sıcak uygulamalar kasları gevşetmeye ve ağrıyı hafifletmeye yardımcı olabilir. Soğuk uygulamalar ise iltihaplanmayı ve şişliği azaltmaya yardımcı olabilir.

7. Doğru Duruş:

Duruşunuzu korumak, omurganızdaki stresi azaltmaya ve ağrıyı hafifletmeye yardımcı olabilir. Dik durmaya ve kamburlaşmamaya özen gösterin.

8. Ergonomi:

Evde ve işyerinde ergonomik prensipleri uygulamak, eklemlerinize aşırı yük binmesini önlemeye yardımcıdır.

9. Ağrı Yönetimi:

Doktorunuzun önerdiği ağrı kesici ilaçları kullanabilirsiniz.

10. Fizik Tedavi:

Fizik tedavi, AS’nin semptomlarını kontrol etmede ve fonksiyonel kaybı önlemede önemli rol oynayabilir. Fizyoterapistler, AS hastalarına özel olarak tasarlanmış egzersiz programları ve diğer fizik tedavi yöntemleri sunabilir.

11. Destek Grupları:

AS hastaları için destek grupları, bilgi ve deneyim paylaşımı için önemli bir kaynak olabilir. Bu gruplar, AS ile yaşamaya ve hastalığı yönetmeye yardımcı olabilir.

Unutmayın, AS ile yalnız değilsiniz. Birçok insan bu hastalıkla yaşıyor ve onu yönetmeyi öğreniyor. Bunu siz de başarabilirsiniz.

Sıkça Sorulan Sorular

Ankilozan spondilit tehlikeli mi?

Tehlikeli bir hastalık olarak kabul edilmese de tedavi edilmezse bazı komplikasyonlara yol açabilir.

Ankilozan spondilit nerede ağrı yapar?

Hastalığın en belirgin özelliği, bel ve sırt bölgesinde ortaya çıkan şiddetli ağrılardır. Bu ağrılar geceleri ve sabahları daha da şiddetlenebilir. Ağrıya ek olarak; kalça, boyun, omuz, diz ve diğer eklemlerde de ağrı ve tutukluk görülebilir.

Ankilozan spondilit nasıl durdurulur?

(AS) kronik bir hastalıktır ve tamamen durdurulamaz. Ama semptomları kontrol altına almak ve hastalığın ilerlemesini yavaşlatmak mümkündür.

Ankilozan spondilit ne tetikler?

Kesin tetikleyicisi bilinmemektedir.

Romatem ile AS’ye Karşı Daha Güçlü!

AS’nin kesin bir tedavisi olmasa da fizik tedavi hastalığın semptomlarını kontrol altına almak, fonksiyonel kaybı önlemek ve genel yaşam kalitesini iyileştirmek için önemli bir rol oynamaktadır.

Romatem Hastaneleri, uzman ekibi, modern ekipmanları ve hasta odaklı yaklaşımıyla size özel fizik tedavi programları sunar. Bireysel ihtiyaçlarınıza göre egzersiz, manuel terapi, elektroterapi gibi yöntemlerle hem fiziksel hem de psikolojik destek görürsünüz. AS’ye karşı daha güçlü olmak için en kısa sürede Romatem Hastaneleri’ni tercih edin. Randevu için 444 76 76 numaralı telefonu arayın veya web sitemizi ziyaret edin. Romatem ile birlikte daha kaliteli bir yaşam mümkün!

Bacak romatizma belirtileri

Bacak Romatizma Belirtileri ve Tedavisi

Soğuk havaların etkisini göstermeye başladığı şu günlerde, birçok kişi bacaklarında ağrı ve tutukluk gibi şikayetlerle karşı karşıya kalmaktadır. Bu şikayetler, günlük yaşamın akışını bozabilir ve hareket kabiliyetini kısıtlayabilir. Peki, bu ağrıların ve tutukluğun sebebi ne olabilir? Bacak romatizması bu şikayetlerin arkasındaki en önemli nedenlerden biri olabilir.

Bu yazımızda, bacak romatizması nedir, belirtileri nelerdir, nasıl tedavi edilir gibi soruların cevaplarını bulacaksınız. Ayrıca, bacak romatizmasıyla başa çıkmanıza yardımcı olacak bazı öneriler de paylaşacağız.

Bacak Romatizması Nedir?

Bacak romatizma belirtileri, bacaklardaki eklemleri, kasları ve kemikleri etkileyen bir dizi romatizmal hastalığın genel adıdır. Bu hastalıklar, ağrı, şişlik, hareket kısıtlılığı ve yorgunluk gibi çeşitli belirtilere neden olabilir.
Bacak romatizma belirtileri
Bacak romatizma belirtileri

Bacak Romatizması Belirtileri

  1. Ağrı: Bacak romatizmasının en yaygın belirtisi ağrıdır. Ağrı keskin ve bıçaklayıcı olabilir veya donuk ve sızlayıcı olabilir. Ağrı, eklemlerde, kaslarda veya kemiklerde hissedilebilir.

2. Şişlik: Eklemlerde ve bacaklarda şişlik görülebilir. Şişlik, eklem iltihabından veya sıvı birikmesinden kaynaklanabilir.

3. Hareket Kısıtlılığı: Ağrı ve şişlik, bacaklarda hareket kısıtlılığına neden olabilir. Hastalar yürümekte, merdiven çıkmakta veya koşmakta zorlanabilirler.

4. Yorgunluk: Bacak romatizması olan kişiler genellikle yorgunluk hissederler. Bu yorgunluk, eklem ağrısı ve iltihabından veya uyku problemlerinden kaynaklanabilir.

5. Sabahları Eklem Tutukluğu: Sabah kalktığında eklemlerde tutukluk ve sertlik hissedilebilir. Bu tutukluk genellikle birkaç dakika veya saat içinde geçer.

6. Kas Krampları: Bacak kaslarında kramplar görülebilir. Kramplar genellikle geceleri veya egzersiz sırasında meydana gelir.

7. Ateş: Bazı bacak romatizması türleri ateşe neden olabilir.

Bacak Romatizması Belirtileri Görülürse Ne Yapılmalı?

Bacak romatizma belirtileri yaşıyorsanız, doktorunuza görünmeniz önemlidir. Doktorunuz, tıbbi geçmişinizi ve fizik muayenenizi değerlendirerek ve bazı testler yaptırarak teşhis koyabilir. Teşhise bağlı olarak, doktorunuz ilaç tedavisi, fizik tedavi, egzersiz veya cerrahi gibi tedavi seçenekleri önerebilir.

Bacakta romatizma hangi doktora gidilir?

Bacak romatizma belirtileri gibi kas-iskelet sistemi rahatsızlıkları genellikle ortopedistler veya romatologlar tarafından tedavi edilir. Romatizma, eklem ve bağ dokularını etkileyen birçok farklı hastalığı içeren genel bir terimdir.

bacak romatizmasi agri tedavisi

Eğer belirtiler romatizma ile ilişkili ise bir romatologa başvurmanız uygun olacaktır. Ancak romatizmanın belirtileri genellikle eklem ağrısı, şişlik, hareket kısıtlılığı ve benzeri şikayetlerdir. Bu durumda, bir ortopediste gitmek de uygun olabilir. İlk adım, semptomları değerlendirmek ve uygun bir tedavi planı oluşturmak için bir doktora danışmaktır.

Bacak Romatizması Türleri

Bacak romatizma belirtileri; kasları, eklemleri ve kemikleri etkileyen bir dizi rahatsızlığı kapsayan genel bir terimdir. Ağrı, şişlik, hareket kısıtlılığı ve yorgunluk gibi çeşitli belirtilere neden olabilir.

Bacak romatizmasının en yaygın türleri şunlardır:

  1. Osteoartrit

Eklem kıkırdağının aşınması ve yıpranması sonucu ortaya çıkan bir durumdur. Diz, kalça, ayak bileği ve ayak parmaklarında sıklıkla görülür. Ağrı, sertlik ve hareket kısıtlılığı gibi belirtilere neden olur.

2. Romatoid artrit

Bağışıklık sisteminin eklemlere saldırması sonucu oluşan kronik bir iltihaplı hastalıktır. Diz, el, bilek ve ayak eklemlerini sıklıkla etkiler. Ağrı, şişlik, sabah tutukluğu ve yorgunluk gibi belirtilere neden olur.

3. Ankilozan spondilit

Omurgayı etkileyen kronik bir iltihaplı hastalıktır. Sırt ağrısı, bel tutukluğu ve yorgunluk gibi belirtilere neden olur.

4. Fibromiyalji

Kaslarda ve yumuşak dokularda yaygın ağrıya neden olan kronik bir rahatsızlıktır. Yorgunluk, uyku bozuklukları ve hafıza problemleri gibi belirtilere de neden olabilir.

5. Gut

Eklem iltihabına ve ağrısına neden olan bir metabolik hastalıktır. Ayak başparmağında sıklıkla görülür.

Bacak Romatizma Belirtilerine Göre Tedavi Süreci

Öncelikle, hastalarımızdan gelen bacak romatizma belirtileri değerlendirerek doğru bir tanı koymak bizim için önemlidir. Genellikle fizik muayene ve gerekli görülürse görüntüleme testleri yaparak tanıyı kesinleştiriyoruz.

Tedavi sürecinde ilaçlar önemli bir rol oynar. Bu ilaçlar genellikle anti-inflamatuar ilaçlar veya kortikosteroidler olabilir.

Fizik tedavi ve egzersiz de bacak romatizma belirtileri tedavi sürecinde önemli bir yer tutar. Fizyoterapistlerimiz tarafından yönlendirilen özel egzersiz programları, bacak kaslarını güçlendirmek ve esnekliği artırmak için hastalarımıza öneriyoruz.

Ayrıca soğuk ve sıcak uygulamaların da ağrıyı hafifletmekte etkili olduğunu biliyoruz. Bu nedenle de hastalarımıza soğuk ve sıcak kompreslerin nasıl kullanılacağını öğretiyoruz.

Diyet ve beslenme de tedavi sürecinde önemli bir rol oynar. Hastalarıma anti-inflamatuar özelliklere sahip gıdaları ve sağlıklı beslenme alışkanlıklarını teşvik ediyoruz.

Tedavi sürecinde hastalarımızla sürekli iletişim halinde olup, belirtilerinin nasıl ilerlediğini ve tedavinin etkisini düzenli olarak değerlendiriyoruz. Burada asıl amacımız hastalarımızın sağlığını en iyi şekilde desteklemek ve belirtilerinin azalmasını sağlamaktır.

Bacak Romatizması İyileşir mi?

Bacak romatizma belirtileri; Ağrı, şişlik ve hareket kabiliyetinde zorluk gibi semptomlara neden olabilir.

Bacak romatizmasının iyileşip iyileşmeyeceği, altta yatan nedene bağlıdır. Bazı durumlarda, romatizmal hastalıklar ilaçlarla kontrol altına alınabilir ve semptomlar hafifletilebilir. Diğer durumlarda ise semptomları yönetmek ve hastalığın ilerlemesini durdurmak için yaşam tarzı değişiklikleri ve fizik tedavi gerekli olabilir.

Sıkça Sorulan Sorular

Bacaklarda iltihaplı romatizma neden olur?

Bacaklarda iltihaplı romatizma, eklemlerde ve dokularda ağrı, şişlik ve iltihaplanmaya neden olabilen bir durumdur. Birçok faktörden kaynaklanabilir ve çeşitli semptomlara yol açabilir.
Nedenler
– Otoimmün hastalıklar
– Enfeksiyonlar
– Diğer faktörler

Bacaklarda romatizmaya ne iyi gelir?

Semptomlar günlük yaşamda zorluklara yol açabilir ve yaşam kalitesini düşürebilir. Neyse ki, romatizmal ağrıları hafifletmek ve genel durumu iyileştirmek için çeşitli yöntemler mevcuttur.
 
Isı ve soğuk uygulamaları: Sıcak su torbası, ısı bandı veya sıcak duş gibi sıcak uygulamalar kasları gevşetmeye ve ağrıyı hafifletmeye yardımcı olabilir. Soğuk kompres veya buz torbası gibi soğuk uygulamalar ise iltihaplanmayı ve şişliği azaltmada etkilidir.
 
Egzersiz: Düzenli egzersiz yapmak, eklemlerin hareket açıklığını ve kasların gücünü korumaya yardımcı olur. Yüzme, bisiklete binme ve yoga gibi düşük darbeli egzersizler romatizmal hastalar için idealdir.
 
Masaj: Masaj yapmak kas gerginliğini ve ağrısını azaltmaya yardımcı olabilir. Profesyonel bir masörden yardım almak veya evde basit masaj tekniklerini uygulamak faydalı olabilir.
 
Beslenme: Sağlıklı ve dengeli beslenmek romatizma semptomlarını kontrol etmeye yardımcı olur. Omega-3 yağ asitleri, antioksidanlar ve iltihap önleyici besinler açısından zengin bir diyet tüketmek önemlidir.
 
Dinlenme: Yeterince dinlenmek ve stresten uzak durmak romatizma semptomlarını hafifletmeye yardımcı olabilir. Yeterli uyku ve stres yönetimi teknikleri uygulayarak romatizmanın olumsuz etkilerini azaltabilirsiniz.
 
Tıbbi Tedaviler: Doktorunuz, ağrı ve iltihaplanmayı azaltmak için reçetesiz veya reçeteli ilaçlar önerebilir. Bu ilaçlar semptomları kontrol altına almak ve yaşam kalitesini iyileştirmek için önemli bir rol oynar.
 
Fizik Tedavi: Fizik tedavi, eklemlerin hareket açıklığını ve kasların gücünü artırmaya yardımcı olur. Fizyoterapistler tarafından uygulanan özel egzersizler ve tedavi programları romatizmal hastalar için oldukça faydalıdır.
 
Yaşam Tarzı Değişiklikleri: Fazla kilolu veya obez olmak eklemlere ek yük binmesine neden olur. Kilo vermek romatizma semptomlarını hafifletmede yardımcı olabilir. Ayrıca, sigara içmek iltihaplanmayı artırdığı için romatizmal hastalar için zararlıdır. Sigarayı bırakmak romatizma semptomlarını iyileştirmek için önemli bir adımdır.
 
Bacaklarda romatizma yaşıyorsanız, hangi yöntemlerin sizin için en iyi olduğuna dair doktorunuza danışmalısınız.

Bacak Romatizması Tedavisinde Neden Romatem Hastanesi’ni Tercih Etmelisiniz?

Romatem Hastanesi olarak, kas-iskelet sistemi rahatsızlıklarının tedavisi konusundaki uzmanlığımızdan gurur duyuyoruz. Her hastamızın benzersiz ihtiyaçlarına odaklanarak, en son teknoloji ve tedavi yöntemlerini kullanarak kişiselleştirilmiş tedavi planları sunuyoruz. Hasta memnuniyeti ve konforu bizim için en önemli önceliktir ve bu nedenle hastalarımızın tedavi sürecini destekleyici bir ortamda geçirmelerini sağlamak için çalışıyoruz. İleri düzey teşhis ve tanı imkanları sayesinde bacak romatizma belirtileri konusunda hastalarımızın sağlığına doğru ve etkili bir şekilde yaklaşıyoruz. 

Sağlıklı Günler Dileriz

Romatem

Yutma Bozukluğu (Disfaji)

Disfaji (Yutma Güçlüğü) Nedir? Nasıl Tedavi Edilir?

Yutma bozukluğu, yutma sürecinde meydana gelen sorunları ifade eder. Yutma bozukluğu, genelde fark edilmesi zordur. Bu içeriğimizde, yutma bozukluğu belirtileri ve nedenlerini incelemeye çalışacağız.

Disfaji (Yutma Güçlüğü) Nedenleri Nelerdir?

Disfaji, yutma güçlüğü anlamına gelir ve birçok farklı nedenle ortaya çıkabilir. Bu durum genellikle yutma sırasında gıdaların veya sıvıların normal şekilde geçişinin engellenmesi tanımlanmaktadır.

a. Nörolojik Sorunlar

Beyin ve sinir sistemi ile ilgili sorunlar, disfajiye yol açabilir. Bunlar arasında:

  • İnme,
  • Parkinson hastalığı,
  • Multipl skleroz,
  • ALS (Amyotrofik lateral skleroz) hastalıkları yer almaktadır.

b. Bozukluklar ve Hastalıklar

Yutma güçlüğü, bazı kas ve sinir bozukluklarına bağlı olarak gelişebilir. Örneğin; myastenia gravis, nöromiyotoni, miyopati gibi durumlar disfajiye sebep olabilir.

c. Yutma Kaslarının Zayıflığı

Yutma sırasında rol oynayan kasların zayıflığı, disfajiye neden olabilir. Bu kaslar arasında özellikle yutak (farenks) ve yemek borusu (özofagus) kasları bulunur.

d. Gastroözofageal Reflü Hastalığı (GERD)

Mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçması, yemek borusu dokusuna zarar verir. Bu da disfajiye yol açacaktır.

e. Yutak Kanseri

Yutakta veya çevresindeki dokularda gelişen kanserler, yutma güçlüğüne neden olur.

f. Yutak Darlığı (Stenoz)

Yutak darlığı, yutak dokusunda daralma veya darlıkla karakterizedir ve yutma güçlüğüne neden olacaktır.

g. Yutak İltihapları

Yutakta oluşan iltihaplar veya enfeksiyonlar, yutma sırasında ağrı ve güçlüğe sebep olabilir.

ğ. İlaç Yan Etkileri

Bazı ilaçların yan etkileri, yutma güçlüğüne neden olmaktadır.. Bu ilaçlar arasında kas gevşeticiler, antidepresanlar ve bazı ağrı kesiciler sıralanabilir.

h. Yabancı Cisimler

Yabancı cisimlerin yutulması veya solunması, yutma güçlüğüne sebep olabilir.

Disfaji (Yutma Güçlüğü) Belirtileri Nelerdir?

Yutma güçlüğü, yutma sürecinin herhangi bir aşamasında ortaya çıkabilir. Yutkunma süreci, besinlerin ağızdan yemek borusuna, ardından mideye geçmesini sağlayan karmaşık bir süreçtir. Bu süreç; ağız, boğaz, yemek borusu ve midenin kaslarının koordineli bir şekilde çalışmasıyla gerçekleşir.

Yutma Bozukluğu (Disfaji)
Yutma Bozukluğu (Disfaji)

Yutma güçlüğü, bu kasların zayıflaması, hasar görmesi veya düzgün çalışmaması sonucunda ortaya çıkabilir. Yutma güçlüğüne neden olabilecek birçok farklı durum vardır. Bunlar arasında:

  • Nörolojik hastalıklar (örneğin, felç, Parkinson hastalığı, multipl skleroz)
  • Kas hastalıkları (örneğin, amiyotrofik lateral skleroz, miyopati)
  • İlaçlar (örneğin, kemoterapi ilaçları, antibiyotikler)
  • Enfeksiyonlar (örneğin, tüberküloz, mantar enfeksiyonları)
  • Kanser (örneğin, yemek borusu kanseri, mide kanseri)
  • Tıkanıklıklar (örneğin, yemek borusu daralması, yemek borusu kanseri)
  • Reflü hastalığı
  • Alerjiler

Yutma güçlüğünün belirtileri, nedenine ve yutma sürecinin hangi aşamasında ortaya çıktığına bağlı olarak değişmektedir. Genel olarak yutma bozukluğu semptomlarını şu şekilde sıralayabiliriz:

  • Yutkunurken zorlanma
  • Yutkunurken acı veya ağrı
  • Yiyeceklerin boğazda takılma hissi
  • Yemeklerden sonra boğulma hissi
  • Öksürme, kusma
  • Ses kısıklığı
  • Kilo kaybı

Yutma güçlüğü, ciddi bir sağlık sorunudur. Bu nedenle de yutma güçlüğü yaşıyorsanız, en kısa sürede bir doktora başvurmanız gerekmektedir. Doktorunuz, yutma güçlüğünüzün nedenini belirlemek için bir dizi test yapabilir.

Yutkunma Güçlüğü Türleri Nelerdir?

Yutma güçlüğü türleri, yutma sürecinin hangi aşamasında ortaya çıktığına göre sınıflandırılabilir. Bu sınıflandırmaya göre, yutma güçlüğü türleri şunlardır:

  • Oral disfaji: Ağızda bulunan bir sorundan kaynaklanan yutma güçlüğüdür.
  • Faringeal disfaji: Boğazdaki bir sorundan kaynaklanır.
  • Özofageal disfaji: Yutma güçlüğüne yol açan sorun yemek borusundadır.

Yutma güçlüğü yaşayan kişiler, belirtileri hafife almamalı ve en kısa sürede bir doktora başvurmalıdır.

Disfaji Risk Faktörleri Nelerdir?

Yutma bozuklukları bir dizi faktörden kaynaklanabilir. Bu faktörler bireyin yaşam tarzı, genetik yatkınlık, sağlık durumu ve çevresel etmenlere bağlı olarak değişebilir. İşte yutma bozukluğu risk faktörleri arasında yer alan bazı önemli etmenler:

İleri Yaş

Nörolojik Hastalıklar

Kas Zayıflığı

Gastroözofageal Reflü Hastalığı (GERD)

Yutak Kanseri

Genetik Faktörler

Yutak Darlığı (Stenoz)

Yabancı Cisimler

Dental Sorunlar

İlaçlar

Mental Sağlık Sorunları

Sigara ve Alkol Kullanımı

Yutma bozuklukları risk faktörleri bireyden bireye değişiklik göstermektedir. Eğer birisi yutma bozukluğu belirtileri yaşıyorsa, hemen bir sağlık personelinden yardım almalıdır.

Disfaji (Yutma Güçlüğü) Teşhis Yöntemleri Nelerdir?

Yutma güçlüğü teşhisi koymak için çeşitli tıbbi yöntemler ve testler kullanılır. Yutma bozukluğu teşhisi, genellikle bir sağlık profesyoneli tarafından yapılmaktadır. Ancak genel olarak yutma bozukluğu tanısında şu yöntemler kullanılmaktadır.

Disfaji Tanısı

Yutma Bozukluğu (Disfaji)
Yutma Bozukluğu (Disfaji)

1.Klinik Değerlendirme

Doktor öncelikli olarak hastanın semptomlarını dinler, tıbbi geçmişini alır ve genel bir fizik muayene yapar. Bu aşamada, yutma güçlüğüne neyin neden olabileceğini belirlemek için temel bir değerlendirme yapılır.

2. Videofluoroskopi (Kontrastlı Görüntüleme)

Bu yöntemde hastaya kontrast madde içeren bir gıda verilir. Daha sonra da radyografik görüntüleme (X-ray) cihazı kullanılarak yutma süreci izlenir. Bu, yutma sırasında oluşan problemleri değerlendirmek için etkili bir yöntemdir.

3. Endoskopi

Yutak ve yemek borusunun içini gözlemlemek için fiberoptik bir endoskop kullanılmaktadır.

4. Manometri

Bu yöntem, yemek borusu içindeki basınç ölçümü için kullanılır. Test esnasında yutma sırasında kas koordinasyonu ve basınç değişikliklerini değerlendirir. Manometri, yutma kaslarının işlevini değerlendirmede yardımcı olabilir.

5. Barium Swallow (Baryumlu Yutma Testi)

Bu testte, baryum adı verilen bir madde içeren bir sıvı veya yumuşak gıda, hastaya verilir. Ardından da röntgenle yutma işlemi izlenir.

6. Elektromiyografi (EMG)

Emg’de yutma kaslarının elektriksel aktivitesini ölçülür. Özellikle nöromüsküler bozuklukları belirlemekte kullanılır.

7. Aspirasyon İncelemesi

Bu test, yutma sırasında soluk borusuna gıda veya sıvı kaçışını değerlendirmek amacıyla kullanılır.

8. Laboratuvar Testleri

Yutma güçlüğüne neden olan altta yatan sağlık sorunlarını belirlemek için kan testleri yapılabilir.

Yutma güçlüğü teşhisi, genellikle bu testlerin kombinasyonu ile konur. Her bir hasta için en uygun teşhis yöntemler bireysel faktörlere bağlı olarak belirlenir.

Disfaji (Yutma Güçlüğü) Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Yutma bozukluğunun tedavisi, altta yatan nedene bağlı olarak değişir. Ancak genel olarak tedavi seçenekleri şunları içerir:

Yutma Bozukluğu (Disfaji)
Yutma Bozukluğu (Disfaji)

-Yutma terapisi

Bu, bir konuşma ve dil terapisti tarafından yönetilen bir tedavidir. Hastaya yutma kaslarını güçlendirmek için egzersizler öğretilir.

-Diyet modifikasyonu

Hastanın aspire etmeden yutabileceği kıvamları belirlemek için diyet modifikasyonu yapılır. Hastaya pürelenmiş veya sıvılaştırılmış yiyecekler verilebilir.

-İlaç  Tedavisi

Bazı durumlarda, yutma bozukluğunu hafifletmeye yardımcı olabilecek ilaçlar kullanılabilir. Bu ilaçlar, yutma kaslarını gevşetebilir veya yutma refleksini uyarabilir. Örneğin, hastaya kas gevşetici veya yutma refleksini uyaran ilaçlar verilebilir.

-Cerrahi

Bazı durumlarda, yutma bozukluğunu tedavi etmek için cerrahi gerekebilir. Bu, yemek borusunda darlık veya daralma gibi yapısal sorunları düzeltmek için yapılabilir. Örneğin, hastaya yemek borusunda darlık varsa, darlık genişletilebilir veya stent takılabilir.

Disfaji İçin Ne Zaman Tıbbi Yardım Alınmalı?

Disfaji için tıbbi yardım alınması gereken durumlar şunlardır:

  • Yeni başladıysa veya zamanla kötüleşiyorsa.
  • Yiyecek veya sıvı alımı azalıyorsa.
  • Kilo kaybı veya malnütrisyon varsa.
  • Boğulma, öksürük veya aspirasyon riski artmışsa.
  • Ağrı veya yanma hissediliyorsa.

Disfaji, ciddi bir sağlık sorununun belirtisi olabilir. Bu nedenle, yutma güçlüğü yaşıyorsanız hemen bir doktora başvurmanız gerekmektedir.

Disfajiyi (Yutma Güçlüğü) Önleme

Yutma güçlüğü, günlük yaşamda sıklıkla karşılaşılan ancak genellikle ihmal edilen bir sorundur. Ancak, basit önlemler ve alışkanlıklar edinerek, bireyler yutma güçlüğü riskini azaltabilir. İşte evde uygulanabilecek bazı tavsiyeler:

  • Yavaş ve Dikkatli Yeme Alışkanlığı Edinin
  • Sıvı Tüketimini Artırın
  • Gıdaları İyi Hazırlayın
  • Hijyen Kurallarına Dikkat Edin
  • Yemek Sonrası Dik Durun
  • Dil ve Yutak Egzersizleri Yapın
  • Düzenli Egzersiz Yapın

Yutma Bozukluğu Ve Fizik Tedavi

Fizik tedavi, yutma bozukluğunun tedavisinde önemli bir rol oynayabilir. Fizik tedavi, yutma kaslarının gücünü, koordinasyonunu ve reflekslerini geliştirmeye yardımcıdır. Ayrıca, yutma pozisyonunu ve tekniğini iyileştirmeye yardımcı olabilir.

Fizik tedavi, yutma bozukluğunu tedavi etmek için aşağıdaki yöntemlere kullanılabilir:

1.Aktivite eğitimi

Fizyoterapist, hastaya yutma kaslarını güçlendirecek egzersizler öğretir. Bu egzersizler, dil, yanak, çene ve boyun kaslarını çalıştırmayı amaçlar.

2. Derin duyusal stimülasyon

Fizyoterapist, hastanın ağız ve boğazını uyarmak için çeşitli teknikler kullanır. Bu teknikler, yutma refleksini tetiklemeye yardımcı olabilir.

3. Yutma pozisyonu ve tekniği eğitimi

Fizyoterapist, hastaya yutma sırasında en uygun pozisyonu ve tekniği öğretir. Bu, yutma sürecini daha kolay ve güvenli hale getirebilir.

Fizik tedavi, yutma bozukluğu yaşayan kişilerin hayat kalitesini önemli ölçüde iyileştirebilir. Fizik tedavinin amacı, hastaların güvenli ve yeterli miktarda besin ve sıvı almasını sağlamaktır.

Yutma bozukluğu yaşayan kişiler, fizik tedaviye başlamadan önce bir fizik tedavi uzmanına başvurmalıdır. Fizyoterapist, hastanın yutma bozukluğunun nedenini ve şiddetini değerlendirecektir. Daha sonrada, kişiye özel bir tedavi programı hazırlayacaktır.

Disfaji (Yutma Güçlüğü) İle İlgili Sıkça Sorulan Sorular

Yutma güçlüğü ne zaman olur?

Yutma güçlüğü (disfaji), çeşitli nedenlerden kaynaklanabilir. Genellikle altta yatan bir sağlık sorununun belirtisi olabilir. Eğer bir birey sürekli yutma güçlüğü yaşıyorsa, bu durumu değerlendirmek için bir sağlık profesyoneliyle görüşmelidir. Çünkü yutma güçlüğü, altında yatan ciddi bir sağlık sorununu işaret etmektedir.

Disfaji tedavisinde ilaçlar kullanılır mı?

Disfaji tedavisinde kullanılan ilaçlar şunlardır:
Kas gevşeticiler
Yutma refleksini uyaran ilaçlar

Disfaji tedavisinde ilaçların kullanımı, altta yatan nedene ve yutma güçlüğünün şiddetine bağlı olarak değişir.

Disfaji tedavi edilmezse ne olur?

Hastalık tedavi edilmezse, aşağıdaki sorunlar ortaya çıkabilir:
Beslenme yetersizliği
Disfaji nedeniyle yiyecek ve sıvı alımı azalabilir. Bu, beslenme yetersizliğine ve kilo kaybına yol açabilir.
Aspirasyon pnömonisi
Yemek veya sıvı, soluk borusuna kaçabilir. Bu, aspirasyon pnömonisi adı verilen bir akciğer enfeksiyonuna yol açabilir.
Boğulma
Yemek veya sıvı, soluk borusunu tamamen tıkayabilir. Bu, boğulma ve ölüme yol açabilir.
Bunun semptomları gösteren kişilerin en kısa sürede bir uzmandan yardım almaları gerekmektedir.
Romatem İletişim

Yutma güçlüğü psikolojik olur mu?

Evet, yutma güçlüğü psikolojik olabilir. Psikolojik yutma güçlüğü, yutma fobisi olarak da bilinir. Bu durumda, kişi yiyecekleri yutmaktan korkar ve yutma eylemi sırasında aşırı kaygılanır.

Yutma güçlüğü hangi hastalığın belirtisi?

Yutma güçlüğü, birçok farklı hastalığın belirtisi olabilir. En yaygın nedenler şunlardır:
-Nörolojik hastalıklar
-Sindirim sistemi hastalıkları
-Travma
-İlaçlar
-Diğer hastalıklar 
 

Disfaji erken tanı ve tedavisinde baş edilebilir bir hastalıktır. Sıvı ve katı gıdalarda yutmak güçlüğü yaşıyorsanız; en yakın sağlık kuruluşundan destek alabilirsiniz.

Bunlar da ilginizi çekebilir:

Kifoz Nedir? Nasıl Tedavi Edilir?

Kifoz (Kamburluk) Nedir? Kifoz Tedavisi ve Ameliyatı

Kifoz, omurganın arka tarafında yukarı doğru bir eğrilik oluşturan bir durumdur. İnsan vücudunun karmaşık bir yapıya sahip olan omurgası, dayanıklılığı ve esnekliği ile bilinir. Ancak, çeşitli nedenlerden kaynaklanan sorunlar sonucunda omurganın normal fizyolojisi bozulabilir. Dolayısıyla da kifoz gibi durumlar ortaya çıkabilir. Bu yazımızda; kifozun nedenleri, belirtileri, tedavi seçenekleri gibi konular ele almaya çalışacağız.

Kifoz Nedir?

Sırt eğriliği, omurganın öne doğru eğrilmesi durumudur. Halk arasında kamburluk olarak da bilinir. Omurganın normalde bir miktar öne doğru eğriliği vardır. Ancak bu eğrilik, 40-50 dereceyi aşarsa kifotik olarak kabul edilir.

Kifotik” terimi, tıp alanında kullanılan bir terimdir ve genellikle omurga ile ilgili bir durumu ifade eder. “Kifoz” terimi, omurganın normalden fazla öne eğriliği anlamına gelir. Omurga, bir dizi kemikten oluşur ve bu kemikler arasında diskler bulunur. Normalde, omurga düz bir çizgide yer alır. Ancak kifoz durumunda omurga öne doğru eğrilir.

Kifotik Nedir?

Kifotik, omurganın normalden daha fazla öne doğru eğilmesi durumudur. Bu eğrilik, sırt bölgesindeki omurgayı (torasik omurga) etkiler.

Omurga, doğal olarak belirli bir derecede eğriliğe sahiptir, ancak kifoz durumunda bu eğrilik normalden fazla olabilir. İşte kifotik tipleri:

  1. Postüral Kifotik:

    • Bu tip kifotik, omurganın normalden sapmış bir postür nedeniyle oluşur.
    • Hatalı oturma, kötü duruş veya ağırlık taşırken yanlış vücut mekaniği kullanma gibi nedenlerle gelişebilir.
    • Postüral , genellikle düzeltilmesi mümkün olan bir durumdur.
  2. Structural Kifotik:

    • Omurganın yapısal bir bozukluğundan kaynaklanır.
    • Doğuştan gelen anormallikler, omurga gelişimindeki bozukluklar veya omurga disklerinin dejenerasyonu gibi yapısal problemlerden kaynaklanabilir.
    • Structural kifoz, genellikle postüral kifozdan daha ciddi bir durumdur ve düzeltilmesi daha zor olabilir.
  3. Scheuermann’s Kifotik:

    • Bu tip kifoz, genellikle ergenlik döneminde ortaya çıkan bir durumdur.
    • Omurga omur disklerinin anormal büyümesi nedeniyle ileri doğru eğrilir.
    • Scheuermann’s kifozu genellikle ağrıya neden olabilir ve ileri durumlarda omurga deformitesine yol açabilir.
  4. Senil Kifotik (Kyphosis Posturalis Senilis):

    • Yaşlanma sürecinde omurgada ortaya çıkan bir tip kifozdur.
    • Omurga kemiklerindeki dejeneratif değişiklikler ve disklerin kaybı nedeniyle omurga öne doğru eğilebilir.
    • Bu durum genellikle yaşla birlikte ortaya çıkar.
  5. Ankilozan Spondilit:

    • Bu otoimmün bir hastalık olan ankilozan spondilit, omurgadaki eklemleri etkileyebilir ve kifoz oluşturabilir.
    • Omurga eklemlerindeki iltihaplanma, zamanla kemik kaynaşmasına (ankyloz) yol açabilir ve omurga sertleşebilir.

Kifoz Türleri Nelerdir ?

Kifotik türleri, eğriliğin nedenine ve yerine göre sınıflandırılabilir.

Kifoz Nedir? Nasıl Tedavi Edilir?
Kifoz Nedir? Nasıl Tedavi Edilir?

Eğriliğin nedenine göre kifoz türleri:

Postüral kifoz: En sık görülen sırt eğriliği türüdür. Duruş bozukluğu nedeniyle ortaya çıkar. Kızlarda erkeklere göre daha yaygındır. Eğrilik derecesi genellikle 40 dereceden azdır.

Scheuermann kifozu: Gelişimsel bir kifoz türüdür. Omurların düzgün gelişmemesi nedeniyle ortaya çıkar. Genellikle ergenlik döneminde görülür ve erkeklerde kızlara göre daha yaygındır. Eğrilik derecesi genellikle 40 dereceden fazladır.

Doğumsal kifoz: Omurganın doğumsal bir kusurundan kaynaklanır. Omurganın bir veya daha fazla omuru, normalden daha küçük veya daha büyük olabilir. Eğrilik derecesi genellikle 60 dereceden fazladır.

Travmatik kifoz: Omurgada meydana gelen bir travma nedeniyle ortaya çıkar. Omurganın bir veya daha fazla omuru kırılabilir veya yerinden çıkabilir. Eğrilik derecesi genellikle 60 dereceden fazladır.

İdiyopatik kifoz: Nedeni bilinmeyen bir kifoz türüdür. Genellikle ergenlik döneminde görülür ve kızlarda erkeklere göre daha yaygındır. Eğrilik derecesi genellikle 40 dereceden fazladır.

Eğriliğin yerine göre kifoz türleri:

Göğüs kifozu: Göğüs bölgesindeki omurların öne doğru eğriliğidir. En sık görülen kifoz türüdür.

Lomber kifozu: Bel bölgesindeki omurların öne doğru eğriliğidir.

Kompleks kifoz: Göğüs ve bel bölgesindeki omurların birlikte öne doğru eğriliğidir.

Kifoz Neden Olur ?

Kifozun nedenleri arasında şunlar yer alır:

  • Genetik faktörler
  • Doğumsal anomaliler
  • Bazı hastalıklar
  • Travma
  • Yanlış duruş

Kifoz Belirtileri

Kifoz, bazı durumlarda herhangi bir belirtiye neden olmayabilir. Ancak bazı durumlarda aşağıdaki belirtiler görülebilir:

Omurga eğriliği
Omurga eğriliği

  • Sırt ağrısı
  • Bel ağrısı
  • Yorgunluk
  • Nefes alma zorluğu
  • Baş ağrısı
  • Omuzlarda ve boyunda ağrı

Bebek ve Çocuklarda Kifoz Belirtileri

Bebek ve çocuklarda kifoz belirtileri

Bebek ve çocuklarda sırt eğriliği belirtileri, eğriliğin derecesine ve nedenine bağlı olarak değişebilir. Hafif dereceli kifozlarda, herhangi bir belirti olmayabilir. Ancak, orta ve şiddetli dereceli kifozlarda aşağıdaki belirtiler görülebilir:

  1. Sırtta kambur bir görünüm
  2. Omuzların öne doğru kayması
  3. Başın öne doğru eğik durması
  4. Göğüs kafesinin öne doğru çıkıntı yapması
  5. Nefes alma güçlüğü
  6. Sırt ağrısı
  7. Bel ağrısı

Bebek ve çocuklarda kifozun nedenleri

Bebek ve çocuklarda sırt eğriliği nedenleri arasında şunlar yer alır:

  1. Genetik faktörler
  2. Doğumsal anomaliler
  3. Bazı hastalıklar
  4. Travma

Bebek ve Çocuklarda Kifozun Tanısı

Bebek ve çocuklarda sırt eğriliği tanısı, fizik muayene ve röntgen ile konulabilir. Fizik muayene sırasında, doktor bebeğin veya çocuğun duruşunu, sırtındaki eğriliği ve omurgasını inceler. Röntgen, omurganın eğriliğini ve derecesini belirlemek için kullanılır.

Bebek ve Çocuklarda Kifozun Tedavisi

Bebek ve çocuklarda kifozun tedavisi, eğriliğin derecesine ve nedenine bağlı olarak değişir. Hafif dereceli kifozlarda, genellikle fizik tedavi ve egzersiz yeterli olur. Bu tedavinin amacı, kasları güçlendirerek omurganın düzgün pozisyonunu korumaya yardımcı olmaktır.

Orta ve şiddetli dereceli kifozlarda, cerrahi müdahale gerekebilir. Cerrahide, omurganın arkasından veya önden kemik eklenerek eğrilik düzeltilir.

Bebek ve Çocuklarda Kifozun Önlenmesi

Omurga eğriliği
Omurga eğriliği

Bebek ve çocuklarda kifozun önlenmesi için, aşağıdaki önlemler alınabilir:

  • Doğru duruşu öğretmek
  • Sırt kaslarını güçlendirmek için egzersiz yaptırmak
  • Ağır kaldırmaktan kaçınmak

Bebek ve çocuklarda kifoz, erken teşhis ve tedavi ile tedavi edilebilir. Ancak, tedavi edilmeyen kifoz, ilerleyebilir ve ciddi sorunlara yol açmaktadır.

Yetişkinlerde Kifoz Belirtileri

Yetişkinlerde kifoz belirtileri, eğriliğin derecesine ve nedenine bağlı olarak değişebilir. Hafif dereceli kifozlarda, herhangi bir belirti olmayabilir. Ancak, orta ve şiddetli dereceli kifozlarda aşağıdaki belirtiler görülebilir:

  1. Sırtta kambur bir görünüm
  2. Omuzların öne doğru kayması
  3. Başın öne doğru eğik durması
  4. Göğüs kafesinin öne doğru çıkıntı yapması
  5. Nefes alma güçlüğü
  6. Sırt ağrısı
  7. Bel ağrısı
  8. Boyun ağrısı
  9. Baş dönmesi
  10. Yorgunluk

Yetişkinlerde Kifozun Nedenleri

Yetişkinlerde kifozun nedenleri arasında şunlar yer alır:

  • Kifoz, genetik faktörlere bağlı olarak gelişebilir. Ailede kifoz öyküsü olan kişilerde kifoz riski daha yüksektir.
  • Bazı doğumsal anomaliler, kifoza neden olabilir.
  • Bazı hastalıklar, sırt eğriliğine neden olabilir.
  • Omurgada meydana gelen bir travma, kifoza neden olabilir. Örneğin, bir trafik kazası veya düşme gibi.
  •  Duruş bozukluğu, kifoz gelişimine neden olabilir. Özellikle ergenlik döneminde, yanlış duruş, kifoz riskini artırabilir.

Kifoz Tanısı Nasıl Konur ?

Kifoz, omurganın normalden daha fazla eğriliğini ifade eden bir terimdir. Kifoz tanısı koymak için genellikle bir doktor tarafından yapılan bir değerlendirme ve muayene gereklidir. İşte kifoz tanısı koymak için kullanılan bazı yöntemler:

Kamburluk Tedavisi
Kamburluk Tedavisi

1.Fiziksel Muayene

Doktor, hastanın duruşunu, omurga eğriliğini ve diğer fiziksel belirtileri değerlendirebilir. Omurga üzerindeki eğrilik derecesi ve şekli belirlenir.

2. Röntgen Çekimi

Omurga eğriliğinin derecesini ayrıntılı bir şekilde değerlendirmek için röntgen çekimleri kullanılabilir. Bu görüntüler, omurga eğriliği hakkında daha fazla bilgi sağlar.

Bilgisayarlı Tomografi (BT) veya Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG)

Omurga ve çevresindeki dokuların daha detaylı bir değerlendirmesi gerektiğinde kullanılır.

3. Postür Analizi

Bazı durumlarda, hastanın duruşunu değerlendirmek için postür analizi kullanılabilir. Bu, omurga eğriliğinin yanı sıra diğer postür problemlerini de belirlemeye yardımcı olabilir.

4. Elektromyografi (EMG) veya Nörofizyolojik Testler

Omurga eğriliği, sinir sistemiyle ilgili sorunlara bağlı ise:

EMG veya diğer nörofizyolojik testler gerekebilir.

Kifoz Tedavi Yöntemleri

Kifoz tedavisi, omurganın normalden fazla eğriliğini düzeltmeyi amaçlayan bir dizi yöntemi içerir. Tedavi seçenekleri, sırt eğriliğinin şiddetine, hastanın yaşına, genel sağlık durumuna ve semptomlara bağlı olarak değişebilir. İşte kifoz tedavisinde kullanılan bazı yaygın yöntemler:

Kamburluk Tedavisi
Kamburluk Tedavisi

  1. Egzersiz ve Fizik Tedavi
  2. Omurga Güçlendirme Egzersizleri
  3. Esneklik ve Hareketlilik Egzersizleri
  4. Postür Eğitimi
  5. Ortezler (Destekleyici Cihazlar)
  6. Korse
  7. İlaç Tedavisi
  8. Fiziksel Aktivite ve Yaşam Tarzı Değişiklikleri
  9. Cerrahi Müdahale
  10. Osteopati veya Kiropraktik Tedavi

Tedavi planı genellikle bir uzman doktor tarafından belirlenir. Planlama hastanın bireysel durumuna uygun olarak uyarlanır.

Kifoz Tedavi Edilir Mi ?

Evet, kamburluk (kifoz) tedavi edilebilir. Tedavi seçenekleri ve tedavi sonucu genellikle sırt eğriliğinin şiddetine bağlı olarak değişmektedir.

Kifoz Tedavisi Var mı ?

Kifozun tedavisi, omurganın düzeltilmesini ve güçlendirilmesini amaçlayan çeşitli yöntemleri içerir. Söz konusu olan tedavi seçenekleri bireysel duruma bağlı olarak değişmektedir. İşte kifozun tedavisinde kullanılan yaygın yöntemler:

  • Fizik Tedavi ve Egzersiz

Omurga kaslarını güçlendiren ve esnekliği artıran özel egzersiz programları fizik tedavinin önemli bir parçasıdır. Fizik terapisti, hasta için özelleştirilmiş bir program oluşturabilir.

  • Postür Eğitimi

Doğru duruş alışkanlıklarını öğrenmek ve günlük aktivitelerde doğru postürü sürdürmek, kifozun ilerlemesini engelleyebilir.

  • Destekleyici Cihazlar

Omurga düzeltilene kadar desteklemek için korse veya cihazlar kullanılır.

  • İlaç Tedavisi

Ağrı ve iltihap kontrolü için doktorun önerisiyle ;

Non-steroidal anti-inflamatuar ilaçlar (NSAID’ler) kullanılabilir.

  • Cerrahi Müdahale

Kifozun şiddetli olduğu durumlarda cerrahi düzelme düşünülebilir. Fakat cerrahi genellikle son çare olarak kullanılır.

  • Osteopati veya Kiropraktik Tedavi

Uzman bir osteopat veya kiropraktör, manuel terapiler kullanılır.

  • Yaşam Tarzı Değişiklikleri

Fiziksel aktivitenin artırılması,

Düzenli egzersiz yapma,

Dengeli beslenme ve vücut ağırlığının kontrolü gibi yaşam tarzı değişiklikleri sırt eğriliği yönetiminde önemlidir.

Tedavi planı, hastanın bireysel durumu ve ihtiyaçlarına göre uyarlanmalıdır.

Kifoz Tedavisi Nasıl Yapılır ?

omurga egriligi nedir romatem 8

Romatem Hastanesinde Kamburluk Tedavisi

Bireyin yaşına, kamburluk derecesine ve mevcut durumuna göre belirlenir. Genellikle, tedavinin ilk aşamasında:

Hastanın duruşunu düzeltmeye ve kaslarını güçlendirmeye yardımcı olacak egzersizler verilir. Bu egzersizler, genellikle klinik pilates veya manuel terapi gibi teknikleri içermektedir.

Kamburluk derecesi 30 dereceden az olan hastalarda, egzersiz tedavisi genellikle yeterli olmaktadır. Egzersizler, düzenli olarak yapıldığı takdirde, kamburluk derecesini azaltılır. Ya da omurga duruşunu düzeltmeye yardımcı olur.

Kifoz Fizik Tedavi İle Düzelir mi?

Günümüzde, teknolojinin yaygın kullanımı, uzun saatler boyunca masa başında çalışma alışkanlıkları omurga sağlığını olumsuz etkiler. Bu olumsuz etkilerin en kötü yansıması kamburluktur. Kamburluk, omurganın normalden fazla eğriliği anlamına gelir ve uzun vadede ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir. Ancak bu rahatsızlık uygun bir fizik tedavi planı sayesinde baş edilebilmektedir.

Fizik Tedavinin Rolü

Fizik tedavi, omurga problemlerine yönelik etkili bir tedavi yöntemi olarak öne çıkmaktadır. Uzman fizyoterapistler, hastanın durumunu değerlendirir. Kişiye özel bir tedavi planı oluşturarak omurga sağlığını düzeltmeye çalışırlar. Bu tedavi planları genellikle postür eğitimi, masaj ve manuel terapi gibi çeşitli yöntemleri içermektedir.

  • Egzersizler, omurga kaslarını güçlendirmek ve esnekliğini artırmak için kullanılır. Bu, omurganın doğru hizasını korumak için önemlidir. Postür eğitimi, günlük yaşamda doğru duruş alışkanlıklarını öğretir ve kişinin kendi vücut duruşunu fark etmesini sağlar.
  • Masaj ve manuel terapi, kas gerginliklerini azaltmaya yardımcı olur.

Kamburluğun Önlenmesi

  • Fizik tedavi, kamburluğun tedavisinde etkili olabilir. Ancak önleme de büyük önem taşır. Bu noktada, günlük yaşam alışkanlıklarında yapılan küçük değişiklikler büyük fayda sağlayabilir.
  • Kamburluk, omurga sağlığı üzerinde olumsuz bir etki bırakabilen bir durumdur. Ancak, fizik tedavi sayesinde bu sorunun üstesinden gelmek mümkündür. Özellikle tedavinin erken aşamalarında başlanması, kalıcı sonuçlar elde etmede önemli bir rol oynar.

Kifoz Ameliyatsız Düzelir mi?

Omurga eğriliği, özellikle skolyoz gibi durumlar, çoğu durumda cerrahi müdahale olmaksızın düzeltilebilir.

Kifoz Tedavisi Fizyoterapi

Fizyoterapi, sırt eğriliği tedavisinde etkili bir rol oynar. Fizyoterapistler, hastanın durumunu değerlendirir ve bireysel bir tedavi planı oluşturur.

  • Kas güçlendirme, esneme egzersizleri ve duruş eğitimi gibi yöntemleri kullanılmaktadır.
  • Esneme egzersizleri, kasların esnekliğini artırır ve omurganın doğru hizalamasını desteklemektedir.

Kamburluk Hakkında Sıkça Sorulan Sorular

Kifoz Tedavisi İğnesiz, İlaçsız, Ameliyatsız Düzelir mi ?

Evet, sırt eğriliği tedavisi genellikle iğnesiz, ilaçsız ve ameliyatsız yöntemlerle mümkündür.

Kifoz Tedavisi Ne Kadar Sürer ?

Sırt eğriliği tedavisi süresi, birçok faktöre bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Her bireyin vücut yapısı ve tepkisi farklı olduğu için, tedavi süresi kişiseldir.

Kifoz ne zaman tehlikeli?

Omurga eğriliği genellikle doğal bir anatomik özelliktir. Birçok insanın omurgasında belirli bir derecede eğrilik bulunabilir. Ancak, omurga eğriliği bazı durumlarda sağlık sorunlarına yol açabilir ve tedavi gerektirebilir.

Sırt kamburu düzelir mi?

Sırt kamburu, omurga problemleri nedeniyle kaynaklanabilir. Ancak sırt kamburunun düzelip düzelmemesi durumunu belirleyen birçok faktör bulunmaktadır. İlk olarak, sırt kamburunun neden olduğu sorunların teşhis edilmesi önemlidir.

Kamburluk tedavi edilmezse ne olur?

Kamburluk, tedavi edilmezse bir dizi sağlık sorununa yol açabilir. Bu sorunlar genellikle zamanla artabilir ve yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir. İşte kamburluk tedavi edilmezse ortaya çıkabilecek bazı potansiyel sorunlar:
Ağrı ve Rahatsızlık
Solunum Problemleri
Dolaşım Sorunları
Omurga Deformiteleri
Psikososyal Etkiler
Fonksiyonel Sınırlamalar
Bu nedenle, kamburluk belirtileri fark edildiğinde en kısa sürede bir sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır. Konuya ilişkin detaylı bilgi için şimdi Romatem uzmanlarıyla iletişime geçiniz.
Romatem iletişim

Kamburluk kaç yaşına kadar düzelir?

Çocukluk ve gençlik dönemlerinde postür bozukluklarına müdahale etmek daha etkilidir. Çocukların iskelet sistemi hala gelişimde olduğu için, postür bozukluklarına erken müdahale edilmelidir.

Kifoz pilates ile düzelir mi?

Vücudu dengelemeye, çekirdek kasları güçlendirmeye ve postürü düzeltmeye odaklanır.
Bu nedenle de kifoz gibi postür bozukluklarına yardımcıdır.

Sonuç

Kamburluk, tedavi edilmezse bir dizi sağlık sorununa yol açabilir. Romatem, uzman kadrosu ile kamburluk sorunlarıyla baş etmeye yardımcı olurken sağlıklı bir yaşam için destek oluyor.

Eğer kamburluk sorununuz varsa Romatem temsilcisi ile görüşerek bir adım atabilirsiniz. Sağlıklı bir omurga, Romatem ile mümkün!

Bunlar da ilginizi çekebilir:

çene eklemi yetmezliği

Çene Eklemi Yetmezliği Sendromu

Göz ardı edilen, fakat sıklıkla yaşanan bir sağlık sorunu olan Çene Eklemi Yetmezliği Sendromu (ÇEYS), günlük yaşantımızda fark etmeden bizi etkileyen bir düşman gibi karşımıza çıkıyor. Bu sendrom, çoğu zaman belirtileri hafife alınan ve tedavi edilmediğinde ciddi sorunlara yol açabilen bir durumu ifade eder. Çene eklemi, sadece ağız açma ve kapatma işlevini gerçekleştiren basit bir yapı gibi görünse de, bu mekanizma üzerindeki baskılar, yaşam kalitemizi etkileyen bir dizi sorunu beraberinde getirebilir.

Çene Eklemi Yetmezliği Sendromu Nedir?

Çene eklemi yetmezliği sendromu (TMJ), çene ekleminde ağrı, hareket kısıtlılığı ve kilitlenme ile karakterize bir durumdur. 

Çene eklemi, alt çene kemiğini kafa kaidesine bağlayan, konuşma ve çiğneme sırasında aktif olan çok yönlü hareket eden bir eklemdir. Bu eklem ve eklemi çevreleyen dokular yanlış çiğneme, travma veya diş sıkma gibi nedenlerden dolayı zarar görebilir ve eklem rahatsızlıkları ortaya çıkabilir.

Çene eklemi, iki kemikten oluşmaktadır.

  • Mandibula: Alt çene kemiği
  • Temporal kemik: Kafa kaidesindeki kemik

Bu iki kemik arasında, kıkırdak bir disk bulunur. Bu disk, eklemin hareketini kolaylaştırır ve eklem yüzeylerini birbirinden korumaktadır.

Çene Eklemi Sendromu Belirtileri Nelerdir?

Bu sendromun belirtileri kişiden kişiye değişebilir ve bazı durumlarda hafif olabilirken, diğer durumlarda şiddetli ve rahatsız edici olabilir. İşte Çene eklemi yetmezliği sendromu  yaygın belirtileri:

  • Çene ekleminde ağrı
  • Çene ekleminden ses gelmesi
  • Ağız açmada zorlanma veya sınırlılık
  • Çene kilitlenmesi
  • Çiğneme zorluğu
  • Baş ağrısı
  • Boyun ağrısı
  • Omuz ağrısı
  • Kulak ağrısı veya çınlaması

CEYS’nin belirtileri genellikle yavaş yavaş gelişmektedir. Eğer aktarmış olduğumuz semptomlardan birini gösterdiğinizi düşünüyorsanız en yakın sağlık kuruluşuna başvurunuz.

Çene Eklemi Sendromu Nedenleri Nelerdir?

ÇEYS birçok potansiyel nedeni olabilir. Bu sendrom, çene eklemi ve çevresindeki dokuların işlev bozukluğu nedeniyle ortaya çıkar. Bu nedenleri kısaca şu şekilde sıralayabiliriz:

  • Diş sıkma ve gıcırdatma (bruksizm)
  • Stres
  • Yanlış çiğneme ve yeme alışkanlıkları
  • Diş eksiklikleri
  • Travma
  • Diş tedavileri
  • Diğer hastalıklar

Çene Eklemi Yetmezliği Sendromu, çene eklemi ve çevresindeki dokuların işlev bozukluğuna işaret eden bir durumdur ve genellikle çeşitli nedenlere dayanmaktadır. Çene eklemi yaralanmaları, aşırı çiğneme alışkanlıkları, dişsizlik, diş gıcırdatma (bruxism), stres, anksiyete gibi faktörler, bu sendromun ortaya çıkmasına katkıda bulunan etkenler arasında yer almaktadır. Ayrıca, genetik faktörler, romatoid artrit, bağ dokusu hastalıkları gibi genetik veya iltihabi durumlar da çene eklemi yetmezliği sendromu’nun gelişimine etki edebilir. Bu çeşitli etmenlerin bir araya gelmesi, çene eklemi yetmezliği sendromunun karmaşıklığını oluşturur ve tedavi sürecini etkileyebilir.

Çene eklemi rahatsızlıklarının tanısı nasıl konulur?

Çene eklemi rahatsızlıkları genellikle temporomandibular eklem (TMJ) bölgesinde meydana gelmektedir. Tanı koymak için genellikle bir diş hekimi veya bir kulak burun boğaz uzmanı tarafından muayene yapılır.

çene eklemi yetmezliği
çene eklemi yetmezliği

Muayene süreciyse şu şekildedir:

  1. Hastanın Hikayesi

    • Doktor, hastanın şikayetlerini detaylı bir şekilde dinler. Çene eklemi rahatsızlıklarının genellikle çene hareketlerinde ağrı, tıkırtı, çıtırdama gibi belirtilerle kendini gösterdiği unutulmamalıdır.
  2. Fiziksel Muayene

    • Çene eklemi bölgesi muayene edilir. Doktor, çenenin hareket açıklığına, çene eklemine baskı yaparak oluşan ağrılara ve çıtırtı/tıkırtı seslerine dikkat eder.
  3. Röntgen Çekimleri

    • Gerekirse, çene eklemi ve çevresindeki yapıları daha ayrıntılı incelemek için röntgen çekimleri istenebilir. Bu görüntüler, eklemdeki yapısal sorunları, kireçlenmeyi veya diğer anormallikleri göstermeye yardımcı olacaktır.
  4. MRI veya CT Taramaları

    • Daha detaylı durumlarda, doktorlar magnetik rezonans görüntüleme (MRI) veya bilgisayarlı tomografi (CT) taramaları isteyebilir. Bu taramalar, yumuşak dokuları ve kemikleri daha ayrıntılı bir şekilde görüntüler.
  5. Diş Hekimi İncelemesi

    • Diş hekimi, diş yapısı, ısırma düzeni ve diğer ağız yapısıyla ilgili faktörleri değerlendirebilir. Diş problemleri çene eklemi rahatsızlıklarına katkıda bulunacaktır.
  6. Laboratuvar Testleri:

    • Nadiren, inflamatuar veya romatoid faktörlerin neden olduğu çene eklemi sorunlarında kan testleri de istenebilir.

Çene eklemi rahatsızlıkları genellikle tedavi edilebilir ve çoğu durumda cerrahi müdahaleye gerek duyulmaz. Tedavi, genellikle ağızlık kullanımı, fizik tedavi, ilaçlar ve gevşeme tekniklerini içerebilmektedir. 

Çene eklemi rahatsızlığının tedavisi nasıl yapılır?

Çene eklemi rahatsızlıkları, çeşitli sebeplerle ortaya çıkabilen ve genellikle ağrı, çıtırdama veya kısıtlı hareket gibi belirtilerle kendini gösteren sorunlardır. Tedavi yöntemleri kişinin durumuna ve rahatsızlığın nedenine bağlı olarak değişiklik gösterebilir. İşte çene eklemi rahatsızlıklarının tedavisine yönelik genel bilgiler:

  1. Dinlenme ve Isı Soğuk Uygulamalar

  2. Ağız Koruyucular ve Diş Gece Plakları

  3. Fizik Tedavi ve Egzersiz

  4. İlaç Tedavisi

  5. Stres Yönetimi ve Rahatlama Teknikleri

  6. Diyet ve Beslenme Düzenlemeleri

  7. Cerrahi Müdahale

Çene eklemi rahatsızlıklarının tedavisi, bireysel duruma ve şiddetine göre değişir. Bu nedenle de doktorunuza danışarak size özgü bir tedavi planı oluşturmak gerekmektedir.

Çene Eklemi Sendromu Hakkında Sıkça Sorulan Sorular

Çene ekleminde problem olduğu nasıl anlaşılır?

Çene eklemi problemlerinin belirtileri şunlardır:

  • Çene bölgesinde ağrı
  • Çene hareketlerinde kısıtlılık
  • Çeneyi açmada veya kapatmada zorluk
  • Çene ekleminden ses gelmesi
  • Çene bölgesinde şişlik
  • Kulaklarda çınlama
  • Baş dönmesi
  • Boyun, omuz ve sırt ağrısı

Bu belirtilerden herhangi birini yaşıyorsanız, çene eklemi probleminiz olabilir.

Çene eklemi rahatsızlığı olanlar ne yapmalı?

Çene eklemi yetmezliği sendromu olanlar, öncelikle belirtileri hafifletmek ve hastalığın ilerlemesini önlemek için aşağıdaki önlemleri alabilirler:

  • Yumuşak bir diyet uygulayın. Sert yiyecekler yemek, çene eklemine binen yükü artırabilir. Bu nedenle, çiğnemeyi zorlaştıran sert yiyecekler yerine, yumuşak yiyecekler tercih edin.
  • Çenenizi sıkma ve gıcırdatma alışkanlığından kaçının. Bu alışkanlıklar, çene eklemine zarar verebilir. Çenenizi sıktığınız veya gıcırdattığınızı fark ederseniz, bu alışkanlığınızı kırmaya çalışın.
  • Stresi azaltın. Stres, çene eklemi problemlerini tetikleyebilir. Stresi azaltmak için, yoga, meditasyon, derin nefes alma gibi teknikleri deneyebilirsiniz.

Çene eklemi hastalığı tedavi edilmezse ne olur?

Şayet hastalık tedavi edilmezse

  • Ağrının şiddetlenmesi ve kronikleşmesi
  • Çene hareketlerinde kısıtlılık
  • Çene kilitlenmesi
  • Dişlerde aşınma ve hasar
  • Çiğneme ve konuşmada zorluk
  • Baş ağrısı, boyun ağrısı, sırt ağrısı gibi başka sorunlar ortaya çıkabilir.

Çene eklemi iyileşir mi?

Çene eklemi rahatsızlıklarının tedavisinde iyileşme, hastalığın şiddetine göre değişir. Hafif vakalarda, tedaviyle birlikte genellikle tamamen iyileşme sağlanabilir. Orta ve şiddetli vakalarda ise, tedaviyle birlikte ağrı ve rahatsızlık azalabilir, ancak tamamen ortadan kalkmayabilir.

Sonuç

Çene eklemi yetmezliği sendromu erken tanı ve tedavi ile kolaylıkla tedavi edilebilen bir rahatsızlıktır. Çene eklemi rehabilitasyon süreci hakkında bilgi sahibi olmak için şimdi Romatem temsilcilerimizle irtibata geçebilirsiniz.
 
Bunlar da ilginizi çekebilir:
Ağrı Tedavisi

Ağrı Tedavisi (Algoloji) Nedir?

Ağrı, insan yaşamının her döneminde karşılaşabileceğimiz yaygın bir durumdur ve genellikle günlük aktivitelerimizi olumsuz etkileyebilir. Her türlü ağrı, fiziksel veya duygusal olarak bizi rahatsız edebilir ve yaşam kalitesini düşürebilir. Ancak, günümüzde modern tıp ve alternatif tedavi yöntemleri, ağrıyla baş etmek için çeşitli çözümler sunmaktadır. Bu çözümlerden birisi algoloji bölümünün uzmanlığını gerektiren ağrı tedavisi yöntemidir.

Ağrı Tedavisi Nedir?

Ağrı tedavisi, algoloji olarak da bilinir ve akut veya kronik olsun her türlü ağrının teşhisine, değerlendirmesine ve tedavisine odaklanan bir tıp disiplinidir. Ağrının nedenini ortadan kaldırmayı veya en azından azaltmayı ve böylece hastanın yaşam kalitesini artırmayı amaçlar.

Hangi Ağrılar Tedavi Edilir?

Ağrı tedavisinde, akut veya kronik olsun her türlü ağrı ele alınabilir. Tedavi edilebilen bazı ağrı türleri şunlardır:

Kas-iskelet sistemi ağrıları

Bel ağrısı
Boyun ağrısı
Sırt ağrısı
Omuz ağrısı
Diz ağrısı
Kalça ağrısı
Ayak bileği ağrısı
El ve ayak ağrıları
Karpal tünel sendromu
Fibromiyalji

Baş ağrıları

Migren
Gerilim tipi baş ağrısı
Küme tipi baş ağrısı
Sinüzit

Sinirsel ağrılar

Trigeminal nevralji
Siyatik
Diabetik nöropati
Zona sonrası nevralji

Kanser ağrısı

Kemik ağrısı
Yumuşak doku ağrısı
Sinirsel ağrı
Kanser tedavisine bağlı ağrılar

Diğer ağrılar

Eklem ağrıları
Regl ağrısı
Endometriozis ağrısı
Pelvik ağrı
Yara ağrısı
Yanma ağrısı
Ağrınız varsa, doktorunuza veya bir algologa başvurarak ağrınızın nedenini teşhis edebilir ve en uygun tedavi yöntemini belirleyebilirsiniz.

Ağrı Tedavisi Nasıl Yapılıyor?

Ağrı tedavisi, ağrının kaynağına ve şiddetine göre değişen bir süreçtir. Ağrı tedavisinde kullanılan birçok yöntem bulunmaktadır.

Ağrı Tedavisinde Kullanılan Yöntemler

  1. İlaç Tedavisi

Ağrı kesiciler: Parasetamol, ibuprofen, naproksen gibi reçetesiz satılan ağrı kesiciler akut ve hafif ağrılarda kullanılabilir.

●Reçeteli ağrı kesiciler: Daha şiddetli ağrılarda doktorunuz tarafından reçeteyle verilebilen opioid analjezikler (kodein, morfin) kullanılabilir.

●Antidepresanlar ve antikonvülsanlar: Kronik ağrılarda antidepresanlar ve antikonvülsanlar gibi ilaçlar da ağrıyı hafifletmek için kullanılabilir.

  1. Fizik Tedavi

●Egzersiz: Düzenli egzersiz yapmak kasları güçlendirerek ve esnekliği artırarak ağrıyı azaltmaya yardımcı olabilir.

Fizik tedavi: Fizyoterapistler, ağrıyı azaltmak için çeşitli egzersizler, manuel terapi teknikleri ve elektroterapi gibi yöntemler kullanabilir.

  1. Girişimsel Tedaviler

Sinir blokları

Sinir blokları, ağrı sinyallerinin iletilmesini geçici veya kalıcı olarak durdurmak için kullanılan bir yöntemdir.

Enjeksiyonlar

Epidural enjeksiyonlar, facet eklem enjeksiyonları ve disk içi enjeksiyonlar gibi enjeksiyonlar, ağrıyı azaltmak için steroid veya anestezik ilaçlar içerebilir.

Cerrahi

Diğer yöntemler işe yaramadığında cerrahi müdahale gerekebilir.

Ağrı tedavisinde önemli olan, ağrının kaynağını doğru bir şekilde teşhis etmek ve buna uygun bir tedavi planı oluşturmaktır.

Ağrı tedavisinde kullanılabilecek bazı tamamlayıcı ve alternatif tıp yöntemleri de vardır. Bu yöntemler arasında akupunktur, yoga, meditasyon ve masaj gibi yöntemler yer alır.

Ağrı tedavisinde kullanılan yöntemlerin her birinin kendine özgü avantajları ve dezavantajları vardır. Hangi yöntemin sizin için en uygun olduğunu doktorunuzla birlikte kararlaştırabilirsiniz.

Ağrı Tedavisinde Botoks Enjeksiyon Uygulamaları

Ağrı Tedavisi Hangi Hastalar İçin Uygundur?

Tedavi ağrının kaynağına ve şiddetine bakılmaksızın tüm hastalar için uygundur. Ağrı, akut veya kronik olabilir ve çeşitli nedenlerden kaynaklanabilir.

Ağrı tedavisinin uygun olduğu bazı hasta grupları şunlardır:

Akut ağrı yaşayan hastalar

Yaralanma

Cerrahi durumlar

Yanık

Baş ağrısı

Diş ağrısı

Kas ağrısı

Eklem ağrısı

Kronik ağrı yaşayan hastalar

Kanser ağrısı

Artrit

Fibromiyalji

Nöropati

Migren

Bel ağrısı

Boyun ağrısı

Algoloji bölümünün ilgilendiği bu tedavi birçok tıbbi alanı kaplamakla birlikte ancak hastalığın teşhisi sonucunda başvurulması gereken bir bölümdür.

Algoloji Bölümü Nedir? Algoloji Neye Bakar?

Bu tıbbi alan, ağrı semptomunun ortaya çıkmasına neden olan hastalıkların bulunmasına yardımcı olur. 

Algoloji Bölümü Nedir?

Algoloji, Türkçe’de ağrı bilimi olarak da bilinen ve ağrının tüm yönlerini inceleyen bir tıp dalıdır. Bu bölüm, ağrının nedenini, mekanizmasını ve tedavisini araştırır ve ağrı çeken hastalara tedavi ve rehabilitasyon hizmeti sunar.

Algoloji bölümü

Kronik ve akut ağrıların teşhis ve tedavisini

Ağrı yönetimi ve tedavisinde kullanılan ilaç ve girişimsel yöntemleri

Ağrıyla ilişkili psikolojik ve sosyal sorunları

Ağrı tedavisinde kullanılan psikoterapi yöntemlerini

incelemekle sorumludur.

Algoloji Bölümüne Kimler Başvurabilir?

Aşağıdaki durumlarda algoloji bölümüne başvurabilirsiniz:

3 aydan uzun süren kronik ağrı

Kanser ağrısı

Sinir sıkışması veya hasarı nedeniyle oluşan ağrı

Kas-iskelet sistemi ağrıları

Baş ağrısı ve migren

Yüz ağrısı

Karın ağrısı

Pelvik ağrı

Kompleks bölgesel ağrı sendromu (CRPS)

Fibromiyalji

Algoloji ve Ağrı Kliniği’nde Bakılan Hastalık Grupları

  1. Baş ve Yüz Ağrıları

▶Migren

▶Gerilim tipi baş ağrısı

▶Küme tipi baş ağrısı

▶Trigeminal nevralji

▶Sinüzit

▶Temporomandibular eklem bozukluğu (TMEB)

  1. Boyun, Omuz ve Kol Ağrıları

▶Boyun fıtığı

▶Omuz tendiniti

▶Rotator manşet yırtılması

▶Karpal tünel sendromu

▶Fibromiyalji

  1. Sırt ve Göğüs Ağrıları

▶Bel fıtığı

▶Disk hernisi

▶Ankylosing spondilit

▶Osteoartrit

▶Fibromiyalji

  1. Karın ve Kasık Ağrıları

▶Peptik ülser hastalığı

▶İrritabl bağırsak sendromu (IBS)

▶Endometriozis

▶Pelvik ağrı sendromu

▶Karın duvarı fıtığı

  1. Bel ve Bacak Ağrıları

▶Siyatik

▶Bel fıtığı

▶Spinal stenosis

▶Artrit

▶Kas-iskelet sistemi ağrıları

  1. Damar Tıkanıklığına Bağlı Ağrılar

▶Periferik arter hastalığı (PAD)

▶Raynaud sendromu

▶Buerger hastalığı

  1. Şeker Hastalığına Bağlı Nöropatik Ağrılar

▶Diyabetli polinöropati

▶Diyabetli amiyotrofi

  1. Kanser Ağrıları

▶Kemik metastazları

▶Yumuşak doku metastazları

▶Sinir sıkışması

▶Kanser tedavisine bağlı ağrılar

  1. Kompleks Bölgesel Ağrı Sendromu (CRPS)

▶Tip 1 CRPS

▶Tip 2 CRPS

  1. Diğer Ağrı Sendromları

▶Fibromiyalji

▶Kronik yorgunluk sendromu

▶Baş dönmesi

▶Tinnitus

Algoloji Nasıl Tedavi Eder?

Algoloji, ağrının nedenini teşhis ederek ve kaynağını tanımlayarak tedavi etmeyi amaçlayan bir tıbbi disiplindir. Tedavi yöntemi, ağrının nedenine, türüne ve şiddetine göre değişir. Algoloji uzmanları, ağrı tedavisinde çeşitli yöntemler kullanılır. Bunlar sırasıyla şu şekildedir:

İlaç tedavisi

Fizik tedavi

Girişimsel tedaviler

Psikoterapi

Komplementer ve alternatif tıp

Algoloji uzmanları, hastanın ağrısını en iyi şekilde kontrol altına almak için bu yöntemlerden birini veya birkaçını birlikte kullanabilir. Tedavi planı her hasta için özel olarak oluşturulur ve hastanın tıbbi geçmişi, ağrının türü ve şiddeti, diğer sağlık sorunları ve ilaç kullanımı gibi faktörler göz önünde bulundurulur.

Ağrı Tedavisinde Hangi Yöntemler Kullanılır?

Algoloji ve Ağrı Kliniğinde Tedavi Yöntemleri 

Ağrının, yaşam kalitesini önemli ölçüde düşüren ve günlük hayatı zorlaştıran bir problem olduğunu biliyoruz. Bu nedenle hastalarıma en uygun tedaviyi sunmak için multidisipliner bir yaklaşım benimsiyoruz.

Romatem hastanesi olarak algoloji ve ağrı kliniğinde, akut ve kronik ağrı çeken hastalara tanı ve tedavi hizmeti sunuyoruz. Tedavi planı, hastanın tıbbi geçmişi, ağrının türü, şiddeti ve süresi gibi faktörler göz önünde bulundurularak oluşturulur.

Ağrı tedavisinde kullandığımız bazı yöntemler şunlardır:

  • İlaç tedavisi: Ağrının türüne ve şiddetine göre çeşitli ilaçlar reçete edebiliriz. Bu ilaçlar arasında ağrı kesiciler, antidepresanlar, antikonvülsanlar ve steroidler yer alabilir.
  • Fizik tedavi: Fizik tedavi, egzersiz, masaj ve elektroterapi gibi yöntemler, çoğu zaman ağrının azalmasına ve hareket kabiliyetinin artmasına yardımcı olabilir.
  • Enjeksiyon tedavisi: Sinir blokajları, epidural enjeksiyonlar ve facet eklem enjeksiyonları gibi enjeksiyon tedavileri ağrının kaynağına doğrudan ilaç verilmesini sağlamaktadır.
  • Girişimsel tedaviler: Radyofrekans ablasyon, spinal kord stimülasyonu ve intratekal ilaç pompaları gibi girişimsel tedaviler genellikle diğer tedavi yöntemlerine yanıt vermeyen kronik ağrılarda kullanılır.
  • Psikososyal tedavi: Ağrı, depresyon, anksiyete ve stres gibi psikolojik faktörlerden de etkilenebilir. Psikososyal tedavi, ağrının yönetilmesinde önemli rol oynar.

Kuru İğne Tedavisi

Kuru iğne tedavisi, kas-iskelet sistemi ağrılarının tedavisinde kullanılan bir yöntemdir. Bu tedavide steril, tek kullanımlık iğneler kaslara batırılır. İğneler herhangi bir ilaç enjekte etmez.

Kuru iğne tedavisinin faydaları

Ağrıyı azaltır

Kas spazmlarını gevşetir

Hareket kabiliyetini artırır

Kan dolaşımını iyileştirir

Enflamasyonu azaltır

Kuru iğne tedavisi, aşağıdakiler de dahil olmak üzere çeşitli durumlarda kullanılabilir:

Baş ağrısı

Boyun ağrısı

Sırt ağrısı

Bel ağrısı

Omuz ağrısı

Dirsek ağrısı

El bileği ağrısı

Kalça ağrısı

Diz ağrısı

Ayak bileği ağrısı

Kuru iğne tedavisi, genellikle fizyoterapistler tarafından uygulanır. Tedavi, hastanın bireysel ihtiyaçlarına göre uyarlanır. Çoğu durumda, tedavi haftada bir veya iki kez uygulanır.

Trigeminal Nevralji Tedavisi

Trigeminal nevralji, yüzün bir tarafında şiddetli, bıçak saplanır gibi ağrıya neden olan bir sinir hastalığıdır. Ağrı genellikle tetiklenir. yüzün belirli bölgelerine dokunmak, yemek yemek veya konuşmak gibi. Trigeminal nevralji, yaşam kalitesini önemli ölçüde etkileyebilen zayıflatıcı bir durumdur. Trigeminal nevraljinin tedavisinde tek bir “en iyi” yöntem yoktur. Hangi tedavinin sizin için en uygun olduğu, ağrınızın şiddetine, nedenine ve genel sağlık durumunuza bağlıdır. Bu nedenle de bir algolog tarafından değerlendirilmeniz ve size en uygun tedavi planının belirlenmesi gerekmektedir.

Algoloji Tedavisi Sonrası

Tedaviden sonra, iyileşme sürecini hızlandırmak ve ağrının tekrarlanmasını önlemek için bazı adımları uygulamanız önemlidir. Doktorunuz size özel talimatlar verecektir. Ancak genel olarak yapmanız gerekenler şunlardır:

  1. Dinlenme: Tedaviden sonra bir süre dinlenmeniz ve yorucu aktivitelerden kaçınmanız önemlidir. Doktorunuz size ne kadar süre dinlenmeniz gerektiğini söyleyecektir.
  2. Buz uygulama: Ağrı ve şişliği azaltmak için buz kompresi uygulayabilirsiniz. Buz kompresini günde birkaç kez 20 dakika süreyle uygulayabilirsiniz.
  3. İlaç kullanımı: Doktorunuz ağrı ve iltihaplanmayı azaltmak için ilaç reçete edebilir. Reçete edilen ilaçları doktorunuzun talimatlarına göre kullanmanız önemlidir.
  4. Fizik tedavi: Doktorunuz ağrınızın türüne ve tedavinin türüne bağlı olarak fizik tedavi önerebilir. Fizik tedavi, kaslarınızı ve eklemlerinizi güçlendirmeye ve hareket kabiliyetinizi artırmaya yardımcı olabilir.
  5. Takip: Doktorunuz iyileşme sürecini takip etmek için sizi tekrar randevuya çağırabilir. Randevulara gitmeniz ve doktorunuzun talimatlarına uymanız önemlidir.

Tedaviden sonra dikkat etmeniz gereken diğer bazı noktalar şunlardır:

Bol sıvı tüketin.

Sağlıklı ve dengeli beslenin.

Sigara ve alkolden uzak durun.

Stresinizi yönetmeyi öğrenin.

Ağrınız tekrarlarsa veya iyileşme sürecinden memnun değilseniz doktorunuza tekrar görünmenizde fayda var.

Sıkça Sorulan Sorular

 

Algoloji Tedavisi Ne Kadar Sürer?

Algoloji tedavisinin süresi, hastanın durumuna ve ağrının nedenine bağlı olarak değişir.

‌Algoloji uzmanı kimdir?

Algoloji uzmanı, ağrı bilimi üzerine eğitim almış uzman hekimlere denir. Ağrının mekanizmalarını, teşhisini ve tedavisini inceleyen algoloji bilim dalının uzmanıdırlar.

Algoloji Tedavi Ücretleri

Algoloji tedavi ücretleri, hastaya özel uygulanacak yönteme göre farklılık gösterir.

Algoloji hangi ağrılara bakar?

Başınızın tepesinden ayak parmaklarınıza kadar uzanan geniş bir yelpazede hizmet veren algoloji bölümü, aşağıdaki gibi ağrı çeşitleriyle ilgilenir:
Baş ve Yüz: Migren, gerilim tipi baş ağrısı, trigeminal nevralji, TME eklem bozukluğu gibi sorunlar.
Boyun, Omuz ve Kol: Disk hernisi, rotator manşet yırtılması, karpal tünel sendromu gibi sinir sıkışmaları ve kas ağrıları.
Sırt ve Göğüs: Fibromiyalji, omurga hastalıkları, costochondritis gibi yapısal problemlere bağlı ağrılar.
Karın ve Kasık: İrritabl bağırsak sendromu, endometriozis, kasık fıtığı gibi durumlardan kaynaklanan ağrılar.
Bel ve Bacak: Bel fıtığı, siyatik, damar tıkanıklığına bağlı ağrılar gibi sorunlar.
Diğer: Kanser ağrıları, zona hastalığına bağlı ağrılar, nevraljiler gibi çeşitli kronik ağrı çeşitleri.
Bu liste kapsamlı olmasa da, algolojinin uzmanlık alanının genişliğini göstermektedir. Ağrınızın sebebini bulmak ve hayatınıza ağrısız dönemler katmak için bir algoloji uzmanına danışmanızı unutmayın.

Algoloji bölümüne hangi doktor sevk eder?

-Aile hekimleri
-Nörologlar
-Fizik tedavi uzmanları
-Anesteziyologlar
-Onkologlar

Ağrı günlük hayatımızın en büyük engellerinden biridir. Konsantre olmamızı zorlaştırır, işimizi ve sosyal hayatımızı olumsuz etkiler. Ağrılarla başa çıkmak için birçok yöntem denemiş olabilirsiniz. Fakat hala tam olarak aradığınız çözümü bulamadıysanız, Romatem Hastaneleri size yardımcı olmak için burada.

Romatem Hastaneleri, ağrı tedavisi konusunda uzmanlaşmış bir sağlık kuruluşudur. Deneyimli ve uzman hekimlerimiz, en son teknolojiyi kullanarak ağrınızın kaynağını teşhis eder ve size en uygun tedaviyi sunmaktadır.

Sağlıklı Günler Dileriz.

Romatem

Bunlar da ilginizi çekebilir:

Akupunktur

Omuz Ağrısı

Kayropraktik

inme nedir

İnme (Felç) Nedir, Belirti ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Beynimiz, bedenimizin en karmaşık ve hayati organlarından biridir. Düşünmemizi, hissetmemizi, hareket etmemizi ve daha fazlasını sağlayan bu mucizevi organ, bir anda felç geçirme riski altındadır. İnme olarak da bilinen felç, beyne giden kan akışının aniden kesilmesi veya azalması sonucu beyin hücrelerinin ölmesi veya hasar görmesi ile oluşur. Bu durum, geçici veya kalıcı sakatlığa, hatta ölüme yol açabilir.

Peki, bu ani felç riskini nasıl azaltabiliriz? Bu yazımızda felcin nedenlerini ve tedavi yöntemlerini ele alacağız.

İnme Nedir?
İnme Nedir?

İnme Nedir?

İnme, beyne giden kan akışının aniden kesilmesi veya azalması sonucu ortaya çıkan beyin hasarıdır. Beyin hücreleri oksijen ve besin alamadıklarında ölmeye başlar ve bu da ani ve kalıcı sakatlığa neden olur. Anında müdahale edilmemesi halinde ölüme dahi sebebiyet verebilir.

İnme Türleri

  1. İskemik inme

Beyne giden kan akımının bir pıhtı tarafından tıkanması sonucu meydana gelir. Bu en yaygın inme türüdür.

  1. Hemorajik inme

Beyin damarlarının yırtılması veya patlaması sonucu beyne kan sızması sonucu meydana gelir. Bu, iskemik inmeden daha az yaygındır, ancak daha ölümcüldür.

  1. Geçici iskemik atak (TIA)

Beyne giden kan akımının geçici olarak kesilmesi sonucu meydana gelir. TIA, geçici bir inme olarak da bilinir ve genellikle birkaç dakika veya saat içinde düzelir. TIA, bir inmenin uyarıcı işareti olabilir ve derhal tıbbi müdahale gerektirir.

  1. Beyin embolisi

Kalpte veya başka bir yerde oluşan bir pıhtı beyne kan yoluyla taşınır ve bir kan damarını tıkayarak inmeye neden olmaktadır.

  1. Lakunar inme

Beynin küçük kan damarlarında tıkanma veya daralma sonucu oluşan küçük inmelerdir.

  1. Beyin venöz trombozu

Beyindeki toplardamarlarda oluşan pıhtılaşma sonucu inme oluşur.

İnme Belirtileri Nelerdir?

Felç geçiren hastalarda gözlemlenen semptomlar şu şekildedir.

Yüz, kol veya bacakta uyuşma, duyu kaybı veya güçsüzlük

Konuşma ve/veya anlamada zorluk

Yüzde sarkma

Görme problemleri

Denge kaybı ve koordinasyon bozukluğu

Yutma güçlüğü

Baş ağrısı

Bilinç kaybı veya bayılma

Hangi semptom ortaya çıkarsa çıksın, rahatsızlığı hissettiğiniz anda mutlaka bir sağlık kuruluşundan yardım almalısınız. Unutmayın ki erken tanı hayat kurtarır.

İnme (Felç) Nedenleri Nelerdir?

İnme (Felç), beyin dokusunun oksijen ve besin almasını önleyen bir durumdur. Beynin bir kısmına giden kan akışı azaldığında veya kesintiye uğradığında meydana gelir ve beyin hücreleri dakikalar içerisinde ölmeye başlar. İnme, tıbbi bir acil durumdur ve erken müdahale büyük önem taşır. İnmenin nedenleri iki ana kategoriye ayrılır:

İskemik İnme: En yaygın görülen inme türüdür. Beynin kan damarlarında daralma veya tıkanma meydana gelir ve ciddi şekilde azalmış kan akışına (iskemi) neden olur. Tıkanmış veya daralmış kan damarları, yağ parçacıkları veya kan pıhtıları gibi kalıntılardan kaynaklanır.

Hemorajik İnme: Beyindeki bir kan damarı sızdığında veya yırtıldığında meydana gelir. Hemorajik inme, kan damarlarını etkileyen birçok durumdan kaynaklanabilir.

İnme risk faktörleri arasında yüksek tansiyon, kalp hastalığı, damar tıkanıklığı, sigara kullanımı, diyabet, yüksek kolesterol, aşırı alkol tüketimi, obezite, stres, yaşlılık ve aile öyküsü bulunmaktadır. İnme belirtileri aniden gelir ve kol, bacak veya yüzün bir kısmında uyuşukluk, güçsüzlük, yutma güçlüğü, baş dönmesi, konuşma ve başkalarını anlamada güçlük çekme, görme bozukluğu ve şiddetli baş ağrılarıyla kendini gösterir. İnme geçiriyorsanız hemen 112’yi arayın! İlk 4 saat tedavi için çok önemlidir. İnmeye karşı hayat kurtaran 3 cümle (STR) şunlardır:

S – Smile (Gülümse): Kişi gülümsemeye çalıştığında yüzünün bir tarafı düşüyorsa.

T – Talk (Konuş): Kişi anlaşılmaz veya bozuk konuşuyorsa.

R – Raise (Kaldır): Kişi her iki kolunu da kaldıramıyorsa.

Bu belirtiler varsa, hemen acil yardım istemekte fayda vardır. Geçici istemik atak (TIA) geçiren kişiler de daha sonra tam gelişmiş bir inme riski altındadır.

İnme Risk Faktörleri

İnme, hayatımızın herhangi bir anında beklenmedik bir şekilde kapımızı çalabilir ve sonuçları ciddi olabilir. Peki, bu tehlikenin arkasında yatan risk faktörleri nelerdir?

Gelin, birlikte inme risk faktörlerini keşfedelim ve bu hastalığın sessiz tehlikelerini nasıl bertaraf edebileceğimizi öğrenelim. Her birimiz, bu konuda bilinçlenerek kendimizi ve sevdiklerimizi koruyabiliriz.

Yüksek tansiyon

Diyabet

Yüksek kolesterol

Sigara içmek

Obezite

Fiziksel hareketsizlik

Sağlıksız beslenme

Aşırı alkol kullanımı

Uyuşturucu kullanımı

Yaş

Cinsiyet

Irk

Aile öyküsü

Uyku apnesi

Atriyal fibrilasyon

Kalp kapak hastalığı

Karot arter hastalığı

Sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemek, düzenli egzersiz yapmak, dengeli beslenmek ve sigara ile alkol tüketimini sınırlamak gibi basit adımlarla inme riskini önemli ölçüde azaltabiliriz. Ayrıca, düzenli sağlık kontrolü yapmak ve sağlık uzmanlarının önerilerini takip etmek de önemlidir. Unutmayalım ki, sağlığımız en değerli varlığımızdır ve onu korumak için gereken adımları atmaktan asla kaçınmamalıyız. İnme risk faktörlerini bilmek ve önlem almak, sağlıklı ve mutlu bir yaşam için ilk adımdır.

İnme (felç) Tanı Yöntemleri Nelerdir?

Felç, vücudun bir veya daha fazla bölgesinin hareket, duygu veya fonksiyon kaybıyla sonuçlanan bir durumdur. Felç tanısı koymak için doktorlar çeşitli yöntemler kullanır. Bunlar arasında fizik muayene, görüntüleme testleri (MRG, BT), kan testleri, elektromyografi ve sinir iletim hızı testleri bulunmaktadır. Bu testler, felcin nedenini belirlemek ve uygun tedaviyi planlamak için büyük önem arz etmektedir.

İnme (Felç) Tedavi Yöntemleri

İnme tedavisi, inme türüne, şiddetine ve hastanın genel sağlık durumuna bağlı olarak kişiye özgü bir yaklaşım gerektirir. Tedavi genellikle multidisipliner bir ekip tarafından yürütülür ve çeşitli sağlık profesyonellerini içerir. İşte yaygın olarak kullanılan inme tedavi yöntemlerinden bazıları:

Farmakoterapi: İnme tedavisinde kullanılan ilaçlar, tromboz önleme, nöron korunması, kan basıncının kontrolü ve semptom yönetimi gibi amaçlarla kullanılır. Bunlar arasında antikoagülanlar, antihipertansifler, nöroprotektanlar ve semptomatik ilaçlar bulunmaktadır.

Fiziksel Rehabilitasyon: İnme sonrası fizik tedavi ve inme rehabilitasyonu, hastanın hareket kabiliyetini artırmak, kas gücünü restore etmek, dengeyi geliştirmek ve günlük yaşam aktivitelerine geri dönüşünü teşvik etmek için önemlidir. Fizyoterapistler, ergoterapistler ve konuşma terapistleri bu süreçte etkin bir şekilde rol alır.

1. Konuşma ve Yutma Terapisi

 İnme, konuşma ve yutma fonksiyonlarını etkileyebilir. Konuşma terapistleri, hastanın iletişim becerilerini ve yutma fonksiyonlarını iyileştirmeye yönelik özel terapi programları geliştirirler.

2. Kronik Bakım ve Destek Hizmetleri

İnme sonrası uzun vadeli bakım ve destek hizmetleri, hastanın yaşam kalitesini sürdürmesine yardımcı olabilir. Ev bakımı, destek grupları ve rehabilitasyon merkezleri gibi kaynaklar, hastaların rehabilitasyon sürecinde önemli bir rol oynar.

3. Cerrahi Müdahale

Bazı durumlarda, özellikle büyük kanama veya tıkanıklık durumlarında, cerrahi müdahale gerekebilir. Bu tür müdahaleler, kanama kontrolü veya tıkanıklığın giderilmesi amacıyla gerçekleştirilir.

4. Beslenme ve Diyet Danışmanlığı

İnme sonrası beslenme ve yutma sorunları sık görülür. Diyetisyenler, hastanın beslenme ihtiyaçlarını değerlendirir ve uygun bir beslenme planı oluşturarak bu sorunların yönetilmesine yardımcı olurlar.

5. Psikolojik Destek ve Danışmanlık

İnme sonrası hastalarda depresyon, anksiyete ve diğer psikolojik zorluklar sık görülür. Psikologlar veya danışmanlar, hastanın duygusal iyilik halini desteklemek ve psikolojik zorluklarla başa çıkmasına yardımcı olmak için terapi ve danışmanlık hizmetleri sunarlar.

Her inme vakası benzersiz olduğundan, tedavi planı her hastaya özgü olarak belirlenir ve bir veya daha fazla tedavi yöntemi kombinasyon halinde kullanılabilir. Erken tanı ve tedavi, hastanın iyileşme sürecini hızlandırabilir ve komplikasyon riskini azaltabilir. Bu nedenle inme belirtileri gösteren kişilerin derhal tıbbi yardım alması kritik önem taşır.

Sıkça Sorulan Sorular

İnme (felç) geçirdikten sonra dikkat edilmesi gerekenler nelerdir?

İnme geçirdikten sonra dikkat etmeniz gereken bazı önemli noktalar bulunmaktadır. İlk olarak, doktorunuzun talimatlarına kesinlikle uymalısınız. Bu, reçete edilen ilaçların düzenli kullanımını içerir. Beslenmenize dikkat etmek de hayati önem taşır; sağlıklı bir diyet uygulayarak meyve, sebze ve lifli gıdaları tercih etmelisiniz. Fizik tedavi ve rehabilitasyon programını aksatmamalı, düzenli olarak egzersiz yapmalısınız.

Güvenliği sağlamak için evde ve dışarıda gerekli önlemleri almalısınız ve düşme riskini azaltmak için gereken önlemleri almalısınız. İletişim yeteneğinizi güçlendirmek için konuşma terapisi alabilir ve duygusal destek için gerektiğinde psikolojik destek alabilirsiniz. Ayrıca sağlık risklerini kontrol altında tutmak için sigara içmemeli, alkol tüketimini sınırlamalı ve sağlık durumunuzu düzenli olarak kontrol ettirmelisiniz. Son olarak bakım ve destek almak için ailenizden, arkadaşlarınızdan ve sağlık ekibinizden yardım istemekten çekinmemelisiniz. Bu önerilerin hepsi, inme sonrası iyileşme sürecinizi destekleyecek ve yaşam kalitenizi artıracaktır.

İnmeden sonra tam anlamıyla iyileşme mümkün müdür?

İnme sonrası tam anlamıyla iyileşme mümkün olabilir, ancak bu süreç kişiden kişiye değişiklik gösterebilir. İnme sonrası iyileşme derecesi birçok faktöre bağlıdır, bunlar arasında inmenin şiddeti, nerede meydana geldiği, ne kadar hızlı müdahale edildiği ve hastanın genel sağlık durumu bulunur.
 
Bazı insanlar inme sonrası eski fonksiyonlarına tam olarak geri dönebilirken, diğerleri belirli bir derecede kalıcı etkilere sahip olabilirler. İyileşme süreci genellikle zaman alır ve sabır gerektirir. Fizik tedavi, konuşma terapisi, beslenme düzeni değişiklikleri ve diğer rehabilitasyon yöntemleriyle desteklenen bir tedavi planı ile iyileşme şansı artırılabilir.
 
Bununla birlikte, bazı durumlarda tam iyileşme mümkün olmayabilir ve kalıcı sakatlık ya da fonksiyonel kısıtlılıklarla başa çıkmak gerekebilir. Bu nedenle, inme sonrası mümkün olan en iyi sonuçları elde etmek için erken tanı, etkili tedavi ve rehabilitasyon önemlidir. Tedavi ve destek sağlık profesyonelleri tarafından bireysel ihtiyaçlara göre planlanmalıdır.

Kısmi felç nedir?

Kısmi felç, vücudun bir kısmının felç olması durumunu ifade eder. İnme, beyin veya beyincikte meydana gelen bir hasar sonucu oluşan bir felç türüdür. İnme, bir bölgenin kan akışının kesilmesi veya beyin dokusunun ölümüne neden olan kanama gibi durumlar sonucunda meydana gelebilir. Kısmi felç, bu hasarın vücudun sadece belirli bir bölgesini etkilemesi durumunda ortaya çıkar.
 
Kısmi felç, vücudun bir tarafını veya belirli bir bölgesini etkileyebilir. Örneğin, bir kişi kısmi felç geçirdiyse, sadece bir kol veya bacak felç olabilir. Kısmi felç, genellikle belirli bir kas grubunun güçsüzlüğü veya hareket kısıtlılığı şeklinde kendini gösterir.

İnme Tedavisinde Güvenilir Destek: Romatem Hastaneleri

Sizlere en iyi hizmeti sunmak için buradayız. İnme, yaşamı derinden etkileyen bir durum olabilir ancak doğru tedavi ve destekle bu süreci atlatmak mümkündür.

Hastaya Özel Tedavi Planı

Romatem Hastaneleri olarak, inme hastalarının sağlığına kavuşması ve yaşam kalitesini artırması için çaba gösteriyoruz. Deneyimli doktorlarımız, fizyoterapistlerimiz ve diğer sağlık uzmanlarımızla birlikte, size özel bir tedavi planı oluşturuyor ve her adımda yanınızda oluyoruz.

Fizik tedavi, konuşma terapisi, beslenme danışmanlığı gibi hizmetlerle inme sonrası rehabilitasyonunuzu en etkili şekilde sağlıyoruz. Ayrıca, duygusal ve ruhsal destek için deneyimli psikologlarımız da sizinle birlikte.

Eğer siz ya da sevdikleriniz inme geçirdiyseniz ve doğru tedaviyi arıyorsanız, Romatem Hastaneleri olarak sizleri bekliyoruz. Bizimle iletişime geçmekten çekinmeyin, size yardımcı olmaktan mutluluk duyarız.

Sağlıklı günler dileriz!

Bunlar da ilginizi çekebilir:

Kemik iliği ödemi

Kayropraktik nedir?

İnme (felç) rehabilitasyonu; felçli bireyin hareket, denge, konuşma ve bilişsel işlevlerini geliştirmeye yönelik hazırlanan tüm tedavi ve eğitim programlarını kapsar. Rehabilitasyon süreci, fizik tedavi ve rehabilitasyon hekiminin hastaya özel hazırladığı kişiselleştirilmiş tedavi programı doğrultusunda uzman fizyoterapist, ergoterapist, konuşma - yutma terapisti ve diyetisyen desteği ile bütüncül bir yaklaşımla işler.

Nörolojik rehabilitasyonda destek alınan robotik cihazlar sayesinde iyileşme ve fonksiyonu geri kazanma süreci hızlandırılabilmektedir. Bu robotik teknolojiler, klasik fizik tedavi ve rehabilitasyon yöntemleri ile birlikte kullanıldığında daha iyi sonuçlar alınabilmektedir. 


Erken Dönem Felç Mobilizasyon Cihazı; hareket edemeyen ve yatağa bağımlı olan hastaların, özellikle tedavilerinin erken dönemlerinde yoğun bir şekilde kullanılabilen son derece güncel ve tedavilerde kullanışlı bir cihazdır. 


Yürüme robotu; travmatik beyin ve omurilik yaralanmaları, inmeler, nörolojik veya ortopedik nedenlerden kaynaklanan yürüme yeteneğinin kaybı durumlarında, yürüme yeteneğinin tekrar kazanılması ve geliştirilmesi için kullanılan robotik yürüme rehabilitasyon sistemidir. 


Yürüme Eğitim Sistemi; artırılmış ve sanal gerçeklik teknolojisi aracılığıyla günlük yaşam durumlarını ve zorlukları simüle eden güçlü bir yürüme eğitimi cihazıdır. Performansı en üst düzeye çıkarmak için motivasyonel yürüyüş ve denge eğitimi sağlar.


Destekli Yürüme Sistemi; hastanın vücut ağırlığı kemerlerle cihaz tarafından desteklenmekte ve düşme riski en aza indirgenmektedir. Hasta bu teknoloji sayesinde kontrollü bir yürüme avantajı yaşamaktadır.


Omuz – Kol Robotu; motor becerileri restore eden, hastanın kondisyonunu artıran, kavrama gücünü geliştiren ve merkezi sinir sistemini yeniden organize eden bir teknolojidir.


El – Parmak Robotu; her parmağın bağımsız olarak tek tek veya bir arada çalışmasını sağlayan motor işlevi bozuklukların giderilmesinde kullanılan bir teknolojidir.

Felç geçirildikten sonraki ilk birkaç hafta veya aylarda, hastanın en yoğun tedaviye ihtiyaç duyduğu dönemde rehabilitasyon süreci başlamalıdır. Bu süreçte hasta 7/24 fizik tedavi ve rehabilitasyon hekimi ve uzman fizyoterapist gözetiminde tedaviye ihtiyaç duyar. Tedaviden en güçlü geri dönüşü alabileceği bu süreçte yoğun yatılı fizik tedavi programı en doğru tedavi seçeneği olacaktır.

Siyatik Nedir?

Siyatik Ağrı Nedir? Belirtileri ve Tedavisi

Siyatik nedir?

Siyatik sinir, bel bölgesindeki omuriliğin alt kısmından başlar. Kalça ve uyluğun arka kısmından geçerek dizin arka tarafında ayrılır ve ayak parmaklarına kadar uzanır. Bu sinir; bacak, kalça ve alt sırt bölgesindeki kasları kontrol eder ve aynı zamanda bacak ve ayakta hissiyatı sağlamaktadır.


Siyatik ağrı nedir?


Siyatik ağrı, vücudun en büyük siniri olan siyatik sinirin iltihaplanması, sıkışması veya tahriş olması sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu hastalık; bel fıtığı, spinal stenoz, bel kayması gibi omurga sorunları, pelvik tümörler, kas spazmları gibi nedenlerle ortaya çıkar. Ayrıca şeker hastalığı gibi bazı sistemik hastalıklar da siyatik ağrısına neden olmaktadır.


Siyatik belirtileri nelerdir?


Bu ağrı türü, günlük yaşamı oldukça zorlaştırabilen bir durumdur. Ağrı, kalçadan başlayıp ayağa kadar yayılabilir ve şiddetli olabilir. Siyatik ağrısı, omurgada bulunan siyatik sinirinin sıkışması veya hasar görmesi sonucunda ortaya çıkar.

Siyatik Belirtileri


Siyatik ağrısının en yaygın belirtileri şunlardır:


1. Kalçadan ayağa kadar yayılan şiddetli ağrı


Ağrı, kalçadan başlayıp uyluk, baldır ve ayaklara kadar yayılabilir. Ağrı, bıçak saplanır tarzda, keskin veya künt olabilir.


2. Uyuşma ve karıncalanma


Siyatik sinirinin geçtiği bölgede uyuşma ve karıncalanma hissi görülebilir. Bu his, ayak parmaklarından topuğa kadar uzanabilir.


 


3.Kas güçsüzlüğü


Siyatik sinirinin geçtiği bölgede kaslarda güçsüzlük veya felç görülebilir. Bu durum, özellikle ayakta durmak ve yürümek için zorlanmalara neden olabilir.


 


4. Reflex kaybı


Siyatik sinirinin geçtiği bölgede reflekslerde azalma veya kaybolma görülebilir. Bu durum, diz veya ayak bileği reflekslerinde test edilebilir.


 


5. Ağrının hareketle artması


Siyatik ağrısı, oturup kalkma, öne eğilme, yürüme gibi hareketlerle artabilir.


 


6. Ağrının geceleri daha şiddetli olması


Ağrı, geceleri daha fazla hissedilebilir.


 


7. Ağrının stresle artması


Stres, ağrıyı tetikleyebilir veya şiddetlendirebilir.


 


Siyatik ağrısı, genellikle birkaç hafta içinde kendiliğinden iyileşir. Ancak, ağrının şiddetli olması veya uzun süre devam etmesi durumunda mutlaka bir doktora başvurmalıdır.
Siyatik neden olur?


Siyatik, siyatik sinirinin sıkışması veya tahriş olması sonucu ortaya çıkan bir ağrı türüdür. Siyatik siniri, belden başlayıp ayak parmaklarına kadar uzanan vücudun en kalın siniridir. Bu sinir, belde bulunan sinir köklerinden oluşur. Ağrının en yaygın nedeni, bu sinir köklerinin omurgada sıkışmasıdır.


 


Siyatik Ağrısı
Siyatik Ağrısı


Siyatik ağrısına neden olabilecek faktörler şunlardır:


  1. Omurga kanal darlığı
  2. Bel fıtığı
  3. Omurgada kireçlenme
  4. Omurga şekil bozuklukları
  5. Omurga kırıkları
  6. Omurga tümörleri


Siyatik ağrısının tedavisi, ağrının şiddetine ve nedenine bağlı olarak değişebilir. Hafif vakalarda, istirahat, ağrı kesiciler ve fizik tedavi ile ağrı kontrol altına alınabilir. Daha şiddetli vakalarda, ameliyat gerekebilir.
Siyatik hastalığından nasıl korunulur?


Siyatik ağrısının en yaygın nedeni, bu sinir köklerinin omurgada sıkışmasıdır.


Siyatik ağrısını önlemek için alınabilecek bazı önlemler şunlardır:


Sağlıklı bir kiloyu korumak


Düzenli egzersiz yapmak


Doğru duruşu korumak


Ağır kaldırmaktan kaçınmak


Belinizi destekleyen bir yatakta yatmak


Sigara içmekten kaçınmak


Stresi azaltmak


Düzenli olarak esneme egzersizleri yapmak


Eğer siz de bu sorunu yaşıyorsanız, bir doktora görünmek gerekmektedir. Doktor, ağrının nedenini belirleyerek uygun bir tedavi planı oluşturacaktır.


Siyatik tanısı nasıl koyulur?


Siyatik tanısı, hastanın öyküsü ve fizik muayene bulgularına dayanarak konulur.


 


Hastanın öyküsü: Hasta, ağrının başlangıcı, şiddeti, yayılımı, eşlik eden belirtileri ve ağrıyı tetikleyen faktörleri doktoruna anlatır.


 


Fizik muayene: Doktor, hastanın sırtını, kalçasını ve bacaklarını muayene eder. Bu semptomları bulunan hastalarda genellikle aşağıdaki bulgular görülür:


  • Belde hassasiyet


  • Bacağın arkasında veya yanında ağrı


  • Ağrının bacağı aşağı doğru yayılması


  • Uyuşma, karıncalanma veya güçsüzlük


Siyatik Tanısı Koyulurken Yapılanlar 


Görüntüleme testleri: Bazı durumlarda, doktor semptomun nedenini belirlemek için görüntüleme testleri isteyebilir. Bu testler arasında şunları yer almaktadır.


Röntgen


Bilgisayarlı tomografi (BT


Manyetik rezonans görüntüleme (MR)


Elektromiyografi (EMG)


Nörolojik değerlendirme


Siyatik tanısı konulduktan sonra, doktor ağrının nedenine göre uygun bir tedavi planı oluşturur.


Siyatik Ağrısı Nasıl Tedavi Edilir?


Ağrının tedavisi, ağrının şiddetine ve nedenine bağlı olarak değişebilir. Hafif vakalarda, istirahat, ağrı kesiciler ve fizik tedavi ile ağrı kontrol altına alınabilir. Daha şiddetli vakalarda, ameliyat gerekebilir.


1. Siyatik İlaç tedavisi

Ağrı kesiciler, antiinflamatuar ilaçlar ve kas gevşeticiler siyatik ağrısının tedavisinde kullanılır.
 


  • Ağrı kesiciler: Ağrı kesici ilaçlar, ağrıyı hafifletmeye yardımcı olur. Parasetamol, ibuprofen ve naproksen gibi ilaçlar kullanılabilir.


  • Antiinflamatuar ilaçlar: Antiinflamatuar ilaçlar, iltihaplanmayı azaltmaya yardımcı olur. Kortikosteroidler ve nonsteroidal antiinflamatuar ilaçlar (NSAID’ler) gibi ilaçlar kullanılabilir.


  • Kas gevşeticiler: Kas gevşetici ilaçlar, kas spazmlarını hafifletmeye yardımcı olur.


2. Siyatikte Fizik tedavi

Fizik tedavi, omurganın esnekliğini ve gücünü artırmaya yardımcı olur.


3. Siyatik Ameliyatı

Ameliyat, sinir kökündeki baskıyı azaltmak için yapılır.
Siyatik tedavisi hastadan hastaya değişmekte olup ancak uzman bir doktor tarafından tedavi planı oluşturulmalıdır.


Siyatik için ne zaman doktora gidilmeli?


Siyatk genellikle 2-3 hafta içinde kendiliğinden geçer. Ancak, aşağıdaki durumlarda bir doktora görünmeniz gerekmektedir.


 


Ağrı şiddetli ve dayanılmaz ise


Ağrı, 2-3 haftadan fazla sürüyorsa


Siyatik Ağrısı Hakkında Sıkça Sorulan Sorular 


Siyatik ağrısı hangi bacakta olur?

Hastalık genellikle tek bir bacakta görülür. Ağrı, genellikle kalçadan başlar ve bacağın arka kısmına ve ayaklara kadar yayılır. Ağrı, genellikle şiddetli ve zonklayıcıdır. Ağrıya, uyuşma, karıncalanma ve güçsüzlük eşlik edebilir.

Siyatik ağrısına yürüyüş iyi gelir mi?

Evet, bu ağrı türüne yürüyüş iyi gelebilir. Yürüyüş, omurgayı destekleyen kasları güçlendirmeye ve esnekliğini artırmaya yardımcı olur.

Siyatik ağrısı nasıl geçer?

Siyatik genellikle zamanla kendiliğinden geçer, ancak ağrının şiddeti ve süresi kişiden kişiye değişmektedir. Eğer ağrı kendiliğinden ortadan kalkmıyorsa bir uzmana danışılmalıdır.


Doktorunuz, doğru tanıyı koyarak ve uygun tedavi planını belirleyerek siyatik ağrınızı yönetmenize yardımcı olacaktır. Siyatik ağrı belirtileriniz vara en kısa zamanda bir sağlık kuruluşuna başvurmanız gerekmektedir.

Sonuç 


Bu semptomun, ciddi bir altta yatan tıbbi durumun belirtisi olabilir. Bu nedenle, ağrının nedenini belirlemek ve uygun tedaviyi almak için bir doktora görünmelisiniz.
 
Bunlar da ilginizi çekebilir:


Siyatik sorularınızla ilgili bilgi almak için hemen bizi arayın. Romatem Hattı: 444 76 86